Caner A.

Caner A.
@pyrexjis
Bu metin İngilizce dilinden otomatik olarak çevirilmiştir. Orjinali Göster
Kader sevdiğin biri için şanslar köprüsü kurmaktır... #77921360 #64084695
Arkadaşlar! Insan yetiştirmekte eğitim ve öğrenim başlangıcının ne kadar önemli olduğunu takdir etmeyen asrımızda hiçbir fert yoktur. Ilk terbiyenin üstün şekilde olmaması, ilk terbiyenin fena verilmesinin, yanlış verilmesinin doğuracağı mahzurlar hiç verilmemesinden daha çok ve daha büyüktür. Çok arzuya şayandır ki, böyle yanlış bir terbiye yerine saf ve içten kalabilmesi için hiç terbiye almasın. Halbuki buna imkân yoktur. Ana kucağnda taşıdığı çocuğa söylediği her kelimesiyle bir ders vermektedir. Çocuklar, analarının her hareket tarzından bir ders almaktadırlar ve öyle dersler ki, bugün dimağlarımızı yoklayalım, hâlâ yerleri vardır. En yanlışının yeri en derindir. Bunun üzerine, kuvvetli millet yapmak istiyoruz. Bunları kim yapacak? Milletin fertleri, kim yapacak bunları? Farz edelim ki erkekler yapacaktır. O halde erkeklerin nasıl yetişmesi lazımdır ve ne için yetişmesi lazımdır ve ne yapacaktır? Bir defa bunları kadının bilmesi lazımdır. Halbuki kadının bunu bilebilmesi kolaylıkla kendi kendine hasıl olur. İlim mertebesinde değildir. Bu itibarla kadınlar alim olacaktır. Fenni bilecektir. Erkeklerin gecebileceči bütün tahsil derecelerinden geçecektir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyecektir ve daima birbirinin yardımcısı, yol göstericisi olacaktır. Acaba bizim milletimiz de böyle değil midir? Ve bizim milletimizin de böyle olmaması için ne engel vardır? Daima öne sürülen bir şey vardır ki o da din engellemesidir. Bilhassa batılılar, bilhassa bu milleti yok etmek isteyen o koyu düşmanlar bizi, daima her işimizi din etkisi altında tutmuşlardır
Reklam
Her gün muhabere saflarımızın semasında düşman uçakları bu fetvaları, bu fermanları atıyor ve diyordu ki: Biz padişahınızın ve halifenizin tarafından memur olarak geliyoruz. Ve biz onun askeriyiz ve onun askeriydik. Zavallı millet bu kadar hain, bu kadar zararlı olan bir mahlukun mahiyetini anlamakta çok tereddüt içinde kaldı. “Özürlü ve özürsüz, onun için bir şey diyemem, fakat müteredditi.”
Bir taraftan, seçilen bu vekiller Ankara'ya gelirken diğer taraftan da halife ve padişahın gerici kuvvetleri Ankara'ya doğru yürüyordu. Nihayet bir gün bütün milletvekillerinin toplanmasını beklemeye mahal olmadığı kanaatiyle meclisi açarken bu isyancı ve rüşvetçi ordusu, bu gerici ve hilafet ve padişah ordusu da Ankara'nın sekiz saat mesafesindeki Ayaş'a gelmiş bulunuyordu. Felaket on kere, bin kere büyüktü. Çünkü vatanı savunabilmek için vatana kirli ayaklarını sokmuş düşmanı defedebilmek için muhtaç olduğumuz askeri kuvvetler çok eksikti, yoktu. Çünkü taç sahibi ve adamları düşmanlara ordunun silahlarını, toplarını, cephanesini ve her şeyi vermişti. Felaket çok büyüktü. Zira bu canavarca yapılmış hareketleri yapanlar bununla yetinmemişlerdi. Milletin vicdanına, kafasına girerek kendi kendini boğazlatmayı gerektirici bir zemin hazırlamışlardı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ve işte bundan sonraydı ki artik benim Istanbul'a gitmemde bir sakınca kalmadı. Orada da birçok kişilerle aynı derdi dertleştik. Fakat Istanbul öyle bir mahal olmuştu ki orada bizim ruhlarımız, vicdanlarımiz, arzularımız, duygularımız faaliyete geçemezdi. Artik İstanbul filen ve maddeten esir olmuştu. Düşman süngüleri her köşede ve bütün noktaları tehdit ediyordu. Düşman donanmalarının topları sağa sola, bütün memleketin köşelerine doğrulmuştu. Herkes mahkumdu. Herkes ve herkes mahkumdu.
Efendiler! İnsanlar kendiliğinden bu gibi hareketlerin işleyicisi olamaz, olmak istemez. Çünkü söylemek gerektir ki insanlar her şeyden evvel, önce kendi faydasını düşünür. Kendi hayati sebeplerini, kendi zenginlik ve mutluluk sebeplerini temin etmemiş olan bir insanın başkalarının hayatıyla ilgilendiğini kabul etmek o kadar mantıklı değildir: Insanların böyle düşünmesi de pek meşru ve caizdir. Yalnız meşru olmayan ve caiz olmayan, kötü olan, reddedilen şey, faydasını başkalarının faydasından fazla düşünmesidir. Bu, aklın kabul ettiği miktarda oldukça caizdir. O halde bütün bir Islam âleminin yok olmasına, sefaletine, sönmesine sevk eden sebepleri, illetleri tetkik ve tahlil edecek olursanız mutlaka kendi arzuları değildir. Fakat kendi hayati sebeplerini temin ettikten sonra ve bunun pek çok insanın, kayıtsız şartsız, hatıra getirmeksizin, düşünmeksizin kendi arzusuna, kendi isteğine tabi olduğunu gören birtakım insanın işleriyle, hareketleriyle hakikaten Osmanlı Devleti'nin, gerek Selçuklu Devleti'nin ve gerekse ondan evvel gelmiş olan Türk ve İslam devletlerinin idare şekillerini inceleyecek veya hatırlayacak olursak görürüz ki netice itibarıyla dediğim şekildedir. Yani millet kendi isteği için değil fakat başkalarının arzu ve isteği için hareketlendirilmiştir.
Reklam
Reklam
6,2bin öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.