Her arkandan konuşana kulak asma. Her söz veren sözünü tutar sanma. Her tanıştığın insanı kendin gibi bilme. Kimseye hak ettiginden fazla değer verme. Mutsuz edeni degil, huzur vereni seç. Seni çekemeyenlere gül ve geç.
Ne yana dönsen aynı şey: Ezbercilerden geçilmiyor. Söz ezberciliğe dayanmaya görsün, kalabalık bir koro sesi kaplıyor ortalığı. Oysa öğrencilere yaratıcı olmayı öğretmek gerekir. Belliği durmadan yüklemek yanlıştır. Derstte verdiğini sınavda vermek isteyen bir öğretmen, biçimciliğe kurban gitmiştir.
Korkunun kaynağı cehalettir ve cehalet ışığa teslim olur. Karanlık, ışığa direnemez. Işık karanlıkla mücadele etmek zorunda değildir. Işık yakıldığında karanlık kaybolur. Karanlık gibi cehalette ışık karşısında güçsüzdür.
youtu.be/ESG-df6p2HI
Yıllar gibi geçti günler
Çok sevmişim seni meğer
Neden ayrıldık bilmiyorum
N'olur geri gel artık yeter
Unutmak zor geçenleri
Sevgi dolu o saatleri
Çıldırırdım belki sevinçten
Bir gün bana dönsen geri
Her şey bitmedi bitemez
Aşkımız kalmasın yarım
Mutlu günler geri gelsin
N'olur hiç ayrılmayalım
"Aldatmanın hiç bir sebebi yoktur. Aldatmak; onursuzluk, namussuzluk, haysiyetsizliktir. Aldatan kişinin cinsiyeti ne olursa olsun, medeni hali şerefsizdir."
"Öfkelisindir, kırgınsındır, bitkinsindir ama sessiz kalırsın. Sonra elin yanlışlıkla bir şeye takılır, bir şeyler kırılır, bağırırsın. Büyük şeyleri içinde bastırdığın için, küçükk şeylere tahammül edemez noktaya gelirsin."
... Aklın ilk göz ağrısında
Hatırlıyor mu seni hâlâ
Dikiş tutmayan
Bu büyük yara
Bazı geceler
Kanıyor hâlâ
... Masadan eksiliyor dostlar
Sessizce aktı gitti yıllar
Seni hiç uyandırmadan
Ve bir sabah
Uyandığında
Kalmışsın
Tek başına
youtu.be/sDF2auWzpmM
Ben sana kürk alamam doğrusu
Güzel bileklerine bilezik alamam
Bir kap yemek, bir elbise
Öyle bir tad var ki fakirliğimizde
Başka hiçbir şeyde bulamam…
Sokağımız arnavut kaldırımı,
Evimiz ahşap iki oda.
İnsanlar değer gördükleri için değil, değer verdikleri için savaşır, biri senin için savaş vermiyorsa, risk almıyorsa onun için değerin yok demektir, kendini ona daha fazla anlatma, ve ederini bil yorulma
En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk: henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür…
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...
insanoğlunun merakı asla bitmez. İşte o merak edilenlerden birisi de matematikte son sayısının hangisi olduğudur. Gerçekten de matematikte son sayı diye bir şey var mı, yoksa sayı dediğimiz sistem sonsuz mu?
Kaybedilen en kıymetli eşyanın , servetin , her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.
Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldayışlarını sezerek . Hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak ; herkezde daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat durduğunu bilerek yaşamak...