Hz. İbrahim’in haremidir burası. 1994 yılında burada büyük bir katliam yaşandı. Sabah namazını eda eden Müslümanlar üzerine kurşun yağdırdılar yahudiler. Onlarca Müslüman şehit düştü. Bu vahim olaya sessiz kalınca İslam dünyası, israil de o sessizlikten istifade ederek camiyi ibadete kapattı.
Hep derim, İsrail bir adım atar ve ümmetin tepkisine bakar… ümmetin tepkisine göre ikinci adımını atar…
“Hatırlamak bir mirastır o mirası korumanın yolu söz ve sükût arasındaki dengeyi sağlamaktır. Bazen hatırladıklarınız kalbinizi çatlatırcasına söz ırmağına dökülmek isteyecektir fakat siz bileceksiniz sükût bir okyanustur. Ola ki sözler yol bulup okyanusa döküldü bundan sonra söz de sükûtundur artık.”
Sayıları milyarları bulan galaksileri, güneşten büyük yıldızları keşfedip hükmetme çabasında olan insan, kendini keşfedip kontrol etme ve varlığına en uygun yaşam şeklini bulma gayretinde değildir. Halbuki insan manevi yapısı itibariyle bir kâinat gibidir ve bütün yaratılmışlardan üstündür.
Memun bin Harun er-Reşid şöyle demiştir:
"Arkadaşlar üç gruptur: Biri gıda gibidir; insan onsuz yapamaz. Diğeri ilaca benzer; insan bazen muhtaç olur, bazen olmaz. Üçüncü grup ise, hastalığa benzer; insan hiçbir zaman ona muhtaç değildir. Fakat bazen insan ona müptela olur."
Elhamdulillah gün içerisinde geçen yoğunluğa rağmen bu kadar güzel bir eseri bitirmek nasip oldu.
Hz. Ebu Bekir'in hayatını okurken aynı zamanda Peygamberimiz'in ﷺ hayatına da şahitlik etmiş oluyoruz. Hz. Ebû Bekir hakkında ne kadar da az bilgi sahibi olduğumu öğrendim, okudukça bilmediğimi bildim..
Kitabın dili o kadar sade ve o kadar akıcı ki Hz. Ömer'in hayatını okumak için sabırsızlanıyorum... Alın, okuyun, okutun...