"Allah'ım, büyük Allah'ım... Nihayet korktuğum başıma geldi? Demek seni avlamak için kuyruk sallayıp peşinde koşuşan, etrafında fır dönen o yılışık kepazelerden biri nihayet seni elde etmeye, baştan çıkarmaya muvaffak oldu ha?... Tabi başı açık ve mini etekli zillilerdendir muhakkak... "
Bu diyaloğu kitabın ana karakterinin annesi, oğluna söylüyor.
Bu nasıl bir üslup, nasıl bir ötekileştirmedir?
Kitabın hemen hemen her sayfasında başı açık kadınlara, mini etekli kadınlara yönelik bir nefret ve kin var. Huzur Sokağı adı verilen İstanbul'un bir sokağını tanımlarken bile tanımlama mini etekli kadınlar üzerinden yapılmış. Şöyle diyordu. " Bu sokaktan mini etekli kızlar geçmezdi."
Yazarın kadın olması ayrıca üzücü, hemcinsleri hakkında bu kadar zalim ve kaba olmasına çok şaşırdım belli ki baya problemli bir insanmış.
Kendinize bir şey katmak için okunabilecek bir kitap asla değil.