Ancak Leonardo'dan çok kıymetli bir şey öğrendim: günlük hayatta karşılaştığımız olgulara ve içinde yaşadığımız dünyaya tutkulu bir hayretle yaklaşmanın hayatımızın her anını nasıl zenginleştirebileceğini.
Ya da bu, her zaman aptalca bir kendini beğenmişliyin körüklediği kıskançlıktan kaynaklanan, kendimize barışık olmayışımızın, kendimize saygı duymayışımızın sonucu ortaya çıkan iç huzursuzluğundan başka bir şey değil mi?
Gerçi dünyadaki bütün işler değersiz, başkaları istiyor diye kendi tutkusunu, kendi gereksinimini dikkate almadan, para, onur ve başka şeylet uğruna kendini yiyip bitiren insan her zaman budalanın biridir.