Aldırma ; yüzümde sabitlenmiş gülümsemeye ,
mesleki deformasyondur.....
patronumun isteğidir yani.
eh ! böyledir işte ,ömrü karalama defteri gibi kullanmanın sonucu....
bilincinde ;sürekli kelimeler açar ve asla kokmazlar hiç biri güller gibi
bana göre kim yaparsa aşkın tarifini ;alayı yalandır !
başkası nasıl kullanabilir ki ! sana bakarken
Gelincik çiçeği, Papaver cinsine ait bir bitki türüdür ve genellikle kırmızı renkli çiçekleriyle bilinir, ancak beyaz, pembe, sarı ve turuncu tonlarda da görülebilir.
Bu bitki, Asya ve Avrupa'nın birçok bölgesinde doğal olarak yetişir ve çeşitli kültürlerde dekoratif amaçlarla yetiştirilir. Gelincik çiçeğinin bilimsel adı Papaver rhoeas'tır.
Gelincikler, yıllık veya çok yıllık otlardır ve genellikle güneşli bölgelerde yetişirler. Toprağa kolayca adapte olabilirler ve genellikle iyi drene edilmiş topraklarda tercih edilirler. Gelinciklerin tohumları, genellikle doğrudan toprağa ekilir ve çimlenme süreci hızlıdır.
Bu çiçeklerin yaygın kullanım alanları arasında bahçe süslemeleri, kesme çiçekler, ve doğal yaşam alanları için habitat sağlamak bulunur. Ayrıca, bazı kültürlerde gelincik çiçeği, anma törenleri veya anma günlerinde kullanılan sembolik bir çiçektir.
Gelinciklerin tıbbi ve edebi anlamları da vardır. Bazı tıbbi uygulamalarda kullanılan kimyasallar içerebilirler. Ayrıca, gelincikler birçok edebi eserde de sembolik anlamlar taşır ve çeşitli kültürel ve sanatsal ifadelerde sıkça görülürler.
📸 mytilene castle :)))
Ey gözlerinin rengi bütün ruhumu sarsan!
Gönlümde bugün açtı siyah renkli çiçekler.
Bir gün beni rüzgârlara kalbinle sorarsan
Can verdi senin uğruna çoktan diyecekler.
Tâ kalbe giren gözlerinin şûlelerinden
Gel sevgili, gel sen bana bir semli kadeh sun!
Hiç titretmemiş kalbimi oynattı yerinden,
Oynattı evet sendeki baş döndüren efsun!
Ey gözleri hançer gibi keskin dişi kaplan!
İster bana aşkın bütün âlâmını çektir.
İster beni öldürmek için sineme saplan.
Ölsem bile aşkım seni takip edecektir.
Griden kırmızıya boyandı yaşamın renkleri
Grinin 50 tonu yalanmış meğer
Ölüme dek süren palyatif Dünya'da
Yalnızlığın ilacını bulmuşlar
Avukat gibi savunan şiirlerim
Sanık olduğum mahkemede beni akladılar
Yaşasın! Kalbe düşmekten kurtuldum
Dünya'ya düştüm özgürce
Ben ki cennetten kovuldum
Nar diye hayata tutundum
Var olmak yok
Kitapta belki de en kalbe dokunan benim için sanırım anılar ve hatıraların hatırlanıp hatırlanmaması,Izumi ne kadar kendinden emin şekilde hatırladığını söyleyip annesine kızsa da konu çocukluk anıları olunca annesi hep haklı çıkıyordu.”Sen kesin unutursun” diye annesinin bastırmasına rağmen hep haklı çıkması gibi eh.Ne kadar Alzheheimer bir anneye sahip olsakta nedense konu çocukluğumuz olunca hep o hatırlar hatta düzeltirdi yanlışları.Havai Fişekler gibi…Belki de anda kalmaya beceremediğimiz için bunlar oluyordu.Her şey nasıl da annemizle renkli olan zamandan çıkıp böyle zamanlara attı bizi,sanırım hayatın yüklerine kapılıp anda kalamamaktan olabilir fakat bunları farkedip düzeltmek isteyip geri baktığında elde kalan tek şey pişmanlık olur…Ne geçmişte ne de yarında her şeyi şu an ,şu anda yapmalısın .
Çok farklı pencerelerden bakıyoruz hayata.
Benim pencerelerim hep manzaralı.
Senin pencerelerinin önünde duvarlar örülü.
Aynı gökyüzünün altında senin bulutların kara.
Benim bulutlarım mavili beyazlı.
Bastığın toprak kurumuş.
Benim toprağımda renkli renkli çiçekler var.
Düşüncelerin sisli.
Benim hayallerim var.
-Ayşenur KARA
Uyakların hiçbir anlamı yoktur benim için
Pek ender a ynıdır yan yana duran iki ağaç.
Renkli çiçekler gibidir düşünmem ve yazmam.
Ama daha az yetkindir kendimi dile getirmem
Yoksun olduğum için tanrısal yalınlıktan
Ve sadece göründüğüm gibi olduğumdan.
Hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler
Hani o güzel gözlü ceylânların pınarı
Hani kuşlar, ağaçlar, binbir renkli çiçekler
Nasıl yakalamıştık saçlarından baharı 🌼🎶
Bitki sözlüklerinde rengi siyah olan çiçekler genellikle karamsar duyguları temsil eder; ancak karagül anlamı ile diğer bitkilerden bu konuda ayrılır. Çünkü siyah renkli olan bu gül, yeni bir sayfa açmayı ve hayata yepyeni umutlarla başlamayı temsil etmektedir. Çok narin ve nadide olan bir gül olduğu için anlamında karamsarlık barındırmaz.
Pek çok hikayede ve rivayette karagül çiçeği hikayesi aşıkları temsil etmektedir. Birbirini seven iki gencin aşkının simgesi olarak bilinir. Ayrıca civar köylerde yetişen büyüklerin anlatılarına göre karagül, çiftlerin sevgilerine atılan bir mühür olarak bilinir. Karasevda, tutkulu aşkı simgeleyen bir gül olarak tanıtılır. Nasıl ki karagül kendi toprağından başka bir yere gittiğinde yapısını bozup rengini kaybediyorsa; sevenlerden biri başkasına gittiğinde aşkını kaybeder diye anlatılır.
Hem yazılı hem de sözlü kaynaklarda geçen bir efsaneye göre; siyah gülün şöyle bir hikayesi var. Vaktinde karagül, şeytanın çiçeği olarak bilinirmiş ve bu çiçeğe kimse dokunmamalıymış. Ancak şehirde yaşayan genç bir kıza karagül madalyon olarak görünmüş. Kız da merak etmiş ve bu madalyona dokunmak istemiş. Kız madalyonu eline alıp sahibini aramaya başlayınca, çevre halkı kızı cadı ilan etmeye başlamış.
Kimsenin dokunamadığı bu madalyona dokunan kızı halk ne yazık ki öldürmeye çalışmış. Bunu duyan şeytan da kızın ölümüne dair topraklarda bir iz kalsın istemiş ve o günden sonra toprakta yetişen güllerin sadece siyah olmasını söylemiş. Rivayete göre bu efsane Halfeti’de yaşanmış. O günden sonra açan güller siyah rengiyle görenleri hayrete düşürmüş.
Bezelyeler üzerine yaptığı deneyler basit bir soruya yanıt bulmayı amaçlıyordu: Hayvan ve bitki türlerinin içindeki çeşitlilikleri belirleyen şey nedir? Bir bitkinin büyük ya da küçük olmasını, bir çiçeğin beyaz ya da mor olmasını ne belirliyor?
O dönemde pek çok biyolog bu özelliklerin karışımla ilgili olduğuna inanıyordu. Karışım teorisine göre beyaz çiçekli bir bitki mor çiçekli bir bitki ile karıştığında ortaya açık pembe renkli çiçekler çıkıyordu. Benzer bir şekilde kısa boylu bir bitki ve uzun boylu bir bitkinin, karışımından orta boylu bir bitki türeyecekti.