Şöyle bir düşünün; Gençsiniz, güzelsiniz/yakışıklısınız. Sokakta yürürken insanların bakışlarını üzerinizde topluyor, en ilgisiz insanın bile dikkatini hiçbir çabaya gereksinim duymadan çekebiliyorsunuz. Tüm bunlara rağmen bu güzelliğinizin pek de farkında olduğunuz söylenemez.
Son derece yetenekli ve gelecek vadeden bir ressam arkadaşınız var ve
Mark. Z. Danielewski’nin Yapraklar Evi 2000 yılında yazılmış ve anında kült mertebesine ulaşmış bir eser. 2018 yılında Monokl tarafından Türkiye’ye getirildiğinde ben de oldukça heyecanlanmış, hemen bir tane edinmiş ve bu (sacmaninbagladiklari.com/2018/04/15/sacm... ) yazıyı yazmış ve sırası gelince okuyacağımı
"İngiliz Hasta" ben lisedeyken Resim dersi Hocasinin (çok severdim hocayı, kültürel anlamda bize çok şey kattığını düşünürüm ki resime ayrı 1zaafim da vardir, severim çizmeyi) mutlaka izlemeniz gereken 1film diye bahsettiği ama benim hala izlemediğim 1filmdir :-((((( kitabı, sepeti doldurmaya çalışırken farkettim ki hemen ekledim zira
İlâhî sıfatlara gelince, bunlar bir ölçüde kavranabileceği için birçok âyette ilim, kudret, hayat, kelâm, hikmet, sem‘ (işitme) ve basar (görme) gibi kavramlarla bunlardan bahsedilmiştir.
Bununla birlikte Gazzâlî, Allah hakkında kullanılan görme, işitme gibi haberî sıfatlara bakarak bundan Allah’ın insana benzer bir varlık olduğu sonucunun çıkarılmaması gerektiğini özellikle vurgular ve bu şekilde bir tanrı anlayışı taşıyanları “ahmaklar” diye niteler.
Antikçağ filozoflarından Ksenofanes, tanrılarını insana benzer varlıklar olarak tasavvur eden Grekleri, “Eğer resim yapmasını bilselerdi, tanrılarını şüphesiz aslan veya boğa biçiminde gösterecek olan öküzlere veya aslanlara benzetmişti.”
Tıpkı bunun gibi Gazzâlî de teşbihi andıran Allah tasavvurunu, “Sineğin aklı olsaydı ve ona ‘Seni yaratanın kanadı yok, ayağı yok, uçması yok.’ denilseydi bunu asla kabul etmez; ‘Benim yaratıcım nasıl benden eksik bir varlık olabilir!’ derdi.” ifadeleriyle eleştirmektedir.
***