Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana: “Kardeşini güleryüzle karşılamak şeklinde bile olsa, hiçbir iyiliği küçük görme” buyurdu. [1] Müslim, Birr 144. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 24; Tirmizî, Et’ime 30. Bismillahirrahmanirrahim "(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." Enbiya 107 Öyleyse ben de derim ki Hiçbir sünneti küçümseme... Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular: “Bir zamân gelir, o zaman Sünnetime kıymet verilmez, bid’atler çıkar. Sünnetime uyan garib olur, yalnız kalır. İnsanların çıkardığı bid’atlere uyan elli hattâ daha çok arkadaş bulur.” buyuruldu. Ashâb-ı Kiram (r.a.e.) bizden sonra bizden üstün kimse olur mu? dedi­ler. Resûlullâh (s.a.v.) “Evet” diye buyurdular. “Yâ Resûlullâh! Onlar sizi görürler mi?” dediler. “Hayır” diye cevâb verdiler. “Yâ Resûlallâh! O zamanda onlar nasıl olurlar?” dediler. Cevaben; “Sudaki tuz gibi. Suda tuzun erimesi gibi kalb–leri erir.” buyurdular. Ashâb: “Ya Resûlullâh! O zaman onlar nasıl yaşarlar” diye sordular. O (s.a.v.) de; “Sirke içinde kurt gibi” buyurdular. “Dînlerini nasıl korurlar?” dediler. O (s.a.v.) de “Avuçtaki ateş koru gibi. Bırakırsa söner; tutar veya sıkarsa elini yakar.” buyurdular.
Bilmek!
Yaşıyoruz:Yoruluyoruz, düşüyoruz, herşeyimiz var fakat huzurumuz kayıp. Neden diye sordum! Varlığımın tek aitliğine.. Yüzeysel kelimelerle tanımak, sadece dümdüz bakmak cahil işi anladım. Oysa o cümlelerde öyle anlam vardı ki, görmek için sadece göz değil! Bunun çok ötesinde uyanabilen ruhu titremek gerekiyormuş. “Ben cinleri ve insanları ancak (beni tanıyıp) bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 51/56) ayetinde “Bana kulluk etsinler” ifadesi “beni tanısınlar” şeklinde de tefsir edilmiştir. Bunun mânası ise “Beni ma’bud bilsinler; beni kalpte tanıyarak mârifetullâha ersinler” demektir. Gerçek şu ki, Allah’ı tanıyıp bilmeden O’na gerçek bir kulluk yapılamaz. Bir defasında ashâb-ı kirâm, Resûlullah (s.a.v.)’e: “−Yâ Rasûlallah! Amellerin hangisi daha faziletlidir?” diye sordular. O da: “−Allah’ı bilmektir!” buyurdu.
Reklam
Enes R.a. ve Behz İbni Hakim R.a. rivayetiyle; Resûlullah S.a.v. buyurdu ki: “Bir kimse ulemayı ziyaret ederse, beni ziyaret etmiş gibi olur. Bir kimse ulema meclisinde bulunursa, benim meclisimde bulunmuş gibi olur. Benim meclisimde bulunan ise, sanki Rabbının meclisinde bulunmuş olur.” (Taberani, Ebu Nuaym) Cumamız mübarek olsun :)
ebû cehil, peygamber efendimizi (s.a.v.) denemek için eline ufak taş parçaları almış, onları avucunda gizleyerek; "ey ahmed, çabuk söyle bu nedir?" demişti. "eğer sen gerçek peygamber isen, eğer göklerin sırrından haberin varsa, bil bakalım, şu avucumda gizlediğim nedir?" hz. peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "elindekilerin ne olduğunu ben mi söyleyeyim? yoksa benim gerçek peygamber olduğumu onlar mı söylesin?" ebû cehil: "bu ikincisi imkânsızdır, olamaz." dedi. resûlullah efendimiz; "evet." diye buyurdu. "fakat, allah'ın gücü, kudreti bundan da üstündür." bunun üzerine, ebû cehil'in avucundaki kırık taş parçalarının her biri, kelime-i şehâdet getirmeye koyuldular. taşlardan her biri; "lâ ilâhe illallah, muhammedün resûlullah." dedi. ebû cehil, taşlardan bu sözleri duyunca, öfke ile onları yere çarptı. mesnevî / terc. şefik can / ötüken neşriyat
ASHAB-I KİRÂM
RESULULLAH'A ASHAB OLMAK İslam dininin en güzel yılları hiç şüphesiz ki, Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, “Asırların en hayırlısı benim asrımdır.” buyurduğu “Asr-ı Saadet” dönemidir. Kâinat, Risalet nuruyla aydınlanmış, Efendimiz (s.a.v.) ve O’nun güzide ashabı, o ulvi ve kutsi zamanın en kıymetli ziynetleri olmuş ve insan neslinin
Enes bin Mâlik (r.a) anlatıyor: Resûlullâh (s.a.v): “-Saçı başı dağınık, kılık kıyafeti eski ve kimsenin önem vermediği nice insanlar vardır ki, eğer dua etseler, Allâh, onların dualarını kabul eder. Berâ bin Mâlik’de bunlardandır!”buyurdu.
Reklam
692. Abdullah b. Abbâs (r.a) dedi ki: " Peygamber (s.a.v) Medine'ye geldiğinde Yahudilerin aşure gününde oruç tuttuklarını gördü ve 'Bu da nedir böyle?' buyurdu. Onlar: 'Bu hayırlı bir gündür. Allah'ın İsrailoğulları'nı düşmanlarından kurtardığı bir gündür. Bu nedenle Mûsa bugün oruç tuttu' dediler. Resûlullah (s.a.v)'de:' Ben Mûsa'ya sizden daha layıkım' buyurdu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v), (Mekke'de olduğu gibi Medine'de de) bu orucu tuttu ve ( sahabîlerine de) bu orucu tutmalarını emretti."
Sayfa 251 - Çelik YayıneviKitabı okudu
ez-Zübeyr b. el-Avvâm'dan (ra) rivayetle: Resûlullah (sas) buyurdu ki: “Eski ümmetlerin hastalığı sizlere de sirâyet etti. Bu hastalık, haset ve buğzetmektir. Buğz, tıraş edicidir. Dikkat edin, diyorum ki dini tıraş edicidir, saçı değil. Nefsim elinde olana (Allah'a) yemin olsun ki birbirinizi sevmeden iman etmiş olmazsınız, Sizlere yaptığınızda birbirinizi sevmenize sebep olacak bir şeyi haber vereyim mi? Selamı aranızda yayınız.”
Taşların dile gelmesi
2154Ebû Cehil’in elinde taş parçaları vardı. “Ey Ahmed; bu nedir, çabuk söyle”, dedi. 2155“Eğer peygamber ve göklerin sırrından haberdâr isen avucumda saklı şey nedir?” 2156Hazreti Peygamber buyurdu ki: “Nasıl istersen. Onların ne olduğunu ben mi söyleyeyim, yoksa bizim hak ve doğru olduğumuzu onlar mı söylesin?” 2157Ebû Cehil “Bu ikincisi daha nâdirdir”, dedi. Resûlullâh[s.a.v.] da “Evet, Allah, çok kuvvet ve kudret sahibidir”, buyurdu. 2158Ebû Cehil’in avucu içinden her taş parçası bilâ tevakkuf Kelime-i şahâdeti söylemeye başladı. 2159Taşların her biri, «Lâilâhe illallah, Muhammedün resûlullâh» dedi. 2160Ebû Cehil, taşlardan bunu işitince onları hiddetle yere çarptı. 2161Dedi ki: “Senin gibi usta bir sihirbaz olamaz. Sâhirlerin başı da, baş tacı da sensin.” 2162Kahrolası melunun toprak başına ki kalben kör idi. Onun gözü ancak toprağı görebilen bir şeytandı.
677 öğeden 441 ile 450 arasındakiler gösteriliyor.