Bir gün fakir sahâbîler Peygamber Efendimizin ﷺ yanına geldiler ve şöyle dediler: "Ey Allah'ın Resûlü! Zenginler bütün sevapları alıp götürdüler, bize bir şey bırakmadılar. Zira onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor, ayrıca mallarının fazlasından sadaka veriyorlar. Bizim halimiz ne olacak?" Bunun üzerine Resûl-i Ekrem ﷺ onlara şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ size sadaka verme imkanı bağışlamadı mı sanıyorsunuz? ❀ Her 'sübhanallah' demek sadakadır. ❀ Her 'elhamdülillah' demek sadakadır. ❀ Hatta eşinizle yatmanız bile sadakadır." Bunu duyan sahâbîler: "Ey Allah'ın Resûlü! Cinsel arzusunu eşiyle tatmin eden birine bundan dolayı sevap mı var?" diye hayretle sordular. Nebîler Sultânı Efendimiz şöyle buyurdu: "Söyleyin bakalım: Bir kimse bu ihtiyacını haram yoldan giderseydi , günah işlemiş olmayacak mıydı ?" İçinde cevabı da saklayan bu soru onları düşündürdü. Evet, gerçekten de öyleydi. Artık "Öyle şey olur mu canım?" diyecek mecalleri kalmamıştı. Sevgili Peygamberimiz onlara bakarak cümlesini şöyle tamamladı: "İşte bundan dolayı, insanın cinsel ihtiyacını helal yoldan gidermesinde elbette sevap vardır."
Müslim, Mesâcid 142, nr. 595, Zekât 53, nr. 1006Kitabı okuyor
Fuzuli*
Ey dema- dem reşk tigıyle benim kanım döken Mey içip ağyar ile seyr-i gülistan eyleyen. Ey! her zaman kıskandırma kılıcıyla benim kanımı döken, Şarap içip başlalarıyla gül bahçesinde dolaşan.
Reklam
ÜBEY İBNİ HALEF'İN SONU Uhud Savaşı’nın yapıldığı gün, ileri gelen müşriklerden Übey ibni Halef, Resûlullah ﷺi görünce, onu görmezden gelerek: “Muhammed neredeEğer bugün o sağ kalırsa ben kalmayayım.” diye seslenmişti. Aslında o, Bedir Savaşı’nda esir düşen oğlu için fidye verirken Peygamber Efendimiz’e şöyle demişti: “Bir atım var, onu
•| Yorumdaki Açıklama Kısmını Da Okuyalım Mutlaka ❀
❍ Bir defasında dürüst bir genç Allah'ın Elçisi'nden olmadık bir şey istedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz ona kızmadı. Kendisiyle sakin sakin konuşarak onu ikna etti. Bu ilginç olay şöyle meydana geldi: Bekârlık, bir delikanlıyı oldukça bunaltmıştı. Resûl-i Ekrem ﷺ in yanı na geldi ve ihtiyacını açıkça söyledi: "Ey Allah'ın
Ahmed b. Hanbel, Müsried, V, 256-257, n. 22564; Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi's sahîha, I , 712-713, nr. 370Kitabı okuyor
Veda haccındaydı. Peygamber Efendimiz ﷺ o gün, zaman zaman yaptığı konuşmalardan birini yapmak istedi ve ashâb-ı kirama: "İçinde bulunduğumuz bu ay hangi aydır?" diye sordu. Sahâbiler de: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dediler. Fakat Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir şey söylemeden onların yüzüne dikkatle baktı. Müslümanlar da, galiba Peygamber aleyhisselâm bu ayın adını değiştirecek diye düşündüler. Sonra Allah'ın Resûlü: "Canım bu ay Zilhicce değil mi?" buyurdu. Ardından yine aynı şekilde: "Bu şehir hangi se hir?" diye sordu. Biraz sonra: "Bugün hangi gündür?" diye sordu. Böylece herkesin dikkatini iyice topladıktan sonra, asıl söylemek istediklerini söylemeye başladı.
Sayfa 75 - Buhârî, Hac 132, nr. 1739-1742Kitabı okuyor
3.cilt
568. Sehl İbni Sa’d radıyallâhu anh şöyle dedi: Bir kadın dokuduğu kumaşı (bürdeyi) Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e getirip verdi ve: - Bunu giyesin diye kendi ellerimle dokudum, dedi. Böyle bir kumaşa ihtiyacı olan Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem onu aldı, izâr olarak (belden aşağısına) giyinip yanımıza geldi. Bunu gören
Reklam
Resûl-i Ekrem Efendimizin şakaları,
••• Bir gün bir adam, Fahr-i Âlem Efendimizden binmek için deve istedi. Allah'ın Elçisi onun huzursuz olduğunu gördü ve sıkıntısını hafifletmek için: " Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim " diye şaka yaptı. Fakat adam latifedeki inceliği anlayamadı: "Ben binmek için deve istiyorum, deve yavrusunu ne yapayım?" diye söylendi. Fahr-i Kainât Efendimiz onun bu şakayı anlamasına yardımcı olmak için: " Canım , her deveyi bir dişi deve doğurmaz ?" buyurdu. ⁵⁶ Böylece o adama hem bir deve hem de bir nükte dersi verdi. Bir deve genç de olsa, onun bir dişi devenin yavrusu olduğunu hatırlattı. Ayrıca kendisine söylenen sözü hemen reddetmek yerine , o söz üzerinde düşünmek gerektiğini de öğretti.
Sayfa 47 - ⁵⁶ Ebû Dâvûd, Edeb 84. nr. 4998; Tirmizî, Birr 57, nr. 1991Kitabı okuyor
Mewlîda Kurmancî • Melayê Bateyî
Hemdê bê hed bo Xudayê `alemîn Ew Xudayê da ye me dînê mubîn Em kirîne ummeta xeyr-ul beşer Tabi`ê wî muqtedayê namiwer Ew Xudayê malikê mulkê `ezîm Daye me mîrasa Qur`ana Kerîm
1506 yılında İstanbul'da vefat eden Amasyalı Mihrünnisâ hanımın şiirleri Mihrî Hâtun Divanı adıyla 1967 yılında Moskova'da eski harflerle basılmıştır. Divan'ın baş tarafındaki güzel na'tlerinden bir Peygamber âşığı olduğu anlaşılan Mihrünnisâ hanım, Sevgili Efendimiz'in Allah'ın nûruyla aydınlanmış, peygamberlik
114 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.