•| Yorumdaki Açıklama Kısmını Da Okuyalım Mutlaka ❀
❍ Bir defasında dürüst bir genç Allah'ın Elçisi'nden olmadık bir şey istedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz ona kızmadı. Kendisiyle sakin sakin konuşarak onu ikna etti. Bu ilginç olay şöyle meydana geldi: Bekârlık, bir delikanlıyı oldukça bunaltmıştı. Resûl-i Ekrem ﷺ in yanı na geldi ve ihtiyacını açıkça söyledi: "Ey Allah'ın
Ahmed b. Hanbel, Müsried, V, 256-257, n. 22564; Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi's sahîha, I , 712-713, nr. 370Kitabı okuyor
Veda haccındaydı. Peygamber Efendimiz ﷺ o gün, zaman zaman yaptığı konuşmalardan birini yapmak istedi ve ashâb-ı kirama: "İçinde bulunduğumuz bu ay hangi aydır?" diye sordu. Sahâbiler de: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dediler. Fakat Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir şey söylemeden onların yüzüne dikkatle baktı. Müslümanlar da, galiba Peygamber aleyhisselâm bu ayın adını değiştirecek diye düşündüler. Sonra Allah'ın Resûlü: "Canım bu ay Zilhicce değil mi?" buyurdu. Ardından yine aynı şekilde: "Bu şehir hangi se hir?" diye sordu. Biraz sonra: "Bugün hangi gündür?" diye sordu. Böylece herkesin dikkatini iyice topladıktan sonra, asıl söylemek istediklerini söylemeye başladı.
Sayfa 75 - Buhârî, Hac 132, nr. 1739-1742Kitabı okuyor
Reklam
Allah Resûlû, Çocuk ve Namaz :)
●Bir defasında Allah Resûlü'nün torunu secde halindeyken dedesinin sırtına çıkmış, Efendimiz de bir çocuk camiyi keyfinin bozulduğu yer olarak hatırlamasın diye secdesini uzatmış, bu hâlin hikmetini soran sahabiye " torunum sırtıma bindi, acele edip de hevesi geçmeden indirmeyi münasip görmedim " buyurdu. ■ Başka bir gün namaz kılarken, rükûda bacaklarının arasından geçmek isteyen bir çocuk için bacaklarını hafifce ayaklarını araladı. ● ' Bana en sevgili odur ' buyurduğu kızı Zeynebin kerimesi Umâme'yi namazda omuzlarına aldı, secdeye varınca yere bıraktı kıyama kalkınca tekrar omuzlarına koydu. Cahiliyyede diri diri gömülen kız çocuklarını ashabının gözü önünde mihrapta omuzlarında tutarak, kız çocuklarının da en az erkekler kadar değerli olduğunu gösterdi. ■ Çocuklar için câminin ibadetin yanında başka ne anlamlar içerdiğini gösterebilme adına yere çömelir; Hasan ve Hüseyinin oyunlarına eşlik ederdi. Anam babam, canım, evlatlarım yolunda yürüyüp yoluna feda olsun. Adı güzel kendi güzel, her tavrı her hâli ayrı güzel, yeryüzünde insan hayatının en dengeli hâli. Efendim..
Resûl-i Ekrem Efendimizin şakaları,
••• Bir gün bir adam, Fahr-i Âlem Efendimizden binmek için deve istedi. Allah'ın Elçisi onun huzursuz olduğunu gördü ve sıkıntısını hafifletmek için: " Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim " diye şaka yaptı. Fakat adam latifedeki inceliği anlayamadı: "Ben binmek için deve istiyorum, deve yavrusunu ne yapayım?" diye söylendi. Fahr-i Kainât Efendimiz onun bu şakayı anlamasına yardımcı olmak için: " Canım , her deveyi bir dişi deve doğurmaz ?" buyurdu. ⁵⁶ Böylece o adama hem bir deve hem de bir nükte dersi verdi. Bir deve genç de olsa, onun bir dişi devenin yavrusu olduğunu hatırlattı. Ayrıca kendisine söylenen sözü hemen reddetmek yerine , o söz üzerinde düşünmek gerektiğini de öğretti.
Sayfa 47 - ⁵⁶ Ebû Dâvûd, Edeb 84. nr. 4998; Tirmizî, Birr 57, nr. 1991Kitabı okuyor
ayet hadis dışında şimdiye kadarki en mühim alıntım
Çilem... O hadiseden sonra yaş her türlü meyve yiyemedim. Yemek arzuluyordum fakat boğazımda kalıyor. Bin müşkülatla yutsam kusma hissi geliyor çıkarıyorum...
Sayfa 9
Hazreti Resûl beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi emrediyor.
Reklam
Abdullah ibni Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: Birgün adamın biri Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurunda geğirdi. Resûl-i Ekrem ona şöyle dedi: "Bırak şu geğirmeyi canım! Dünya da karınlarını tıka basa doyuranlar, kıyamet günü uzun süre aç kalacaklardır." Tirmizî, Kiyâmet 37; İbni Mâce, Et'ime 50; Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi's-sahîba, I, 672-677, nr.343
Hahaha!
Muhtar dedim, geldiğimden beri sormak istiyordum. - Neyi? diye sordu. - Smokinleri, sonra bugün çocuklar okula bir yığın müzik aygıtı getirdiler. Bunları niçin aldınız? Sonra niçin hep smokin giyiyorsunuz? Muhtar gülerek, - Otur, dedi… Bundan gaç yıl önceydi bilmiyorum, hani belkim hatırlarsın gazatalar yazmıştı canım, bir filermoni mi hilermoni mi her neyse işte, o adamlar aşşadan geçiyorlarmış, İran’a mı bilmem neriye gidiyorlarmış, orada bişe vereceklermiş amma ben bilmem ki, sona işte bunları Deli Osman, Arap Memo, Kör Musdo, Kel Reşo yolda pusu gurup bi gözel soymuşlar, bavılları neleri aygıtları hepsini alıp kaçmışlar. Bilmem kaç zaman bu urubaları dağda saklamışlar, sonadan getirip bize sattılar, unuttum denesi kaç liraydı. Biz baktık ki ehe urubalar gavi, hemi de rengi gara, işe gelir basdık paraları aldık. İşte o gün bu gündür eskitemedik bu urubaları. Sona o davul zurnaları da beleş dağıttılar; “Mağarada paslanacak, heç olmazsa öttürün de neşenizi bulun” dediler. Tuttu herkes bi dene aldı… Vallaha istersen şeherlerdeki gibi bi mızıka takımı kur ki yöreye şan ola, he mi? Haa bak öğretmen bey urubalarımız çok hoşuna gittiyse, bizim oğlanın sandıkta durur, çalışmaya gitti şehere, vereyim sana gey, he mi? Oğlan ya gelir, ya gelmez, ya geyer, ya geymez…
Resûl-i Ekrem’in kızı Hz. Fatıma, babasının kabri başına geldi ve bir avuç toprak alarak kokladıktan sonra, üzüntüsünü şu beyit ile dile getirdi: “Üzerime öyle musibetler döküldü ki şayet onlar Gündüzlerin üzerine dökülseydi gece olurlardı.”
Sayfa 110
İslamiyette çok evlilik
Nisâ suresi 3. Ayet Eğer yetim olan (kız)lar hakkında (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) ADALETLİ olamayacağınızdan korkarsanız, o hâlde size helâl olan (başka) kadınlardan iki(nci), üç(üncü) ve (en çok) dörd(üncü hanımınız) olmak üzere nikâhlayın! Buna rağmen (onların da aralarında) ADALETLİ olamayacağınızdan korkarsanız, artık BİR TEK (hanım)
114 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.