Mahkemede Marksist olduğunu haykırdığı zaman tek işçinin elini sıkmış değildi. Sadece namuslu olmak, 'korktuğu için sustu' dedirtmemek istiyordu. Zaten yaşanılmaz bir dünyada idi artık, cinsî burhan, ruhî buhran... en küçük bir pırıltı yoktu hayatında.
Bir sığınaktı Marksizm, bir kaçıştı,bir yaşama gerekçesiydi, belki de inanıyordu Marksizme. Eziliyordu ve ezilenlerin yanındaydı... Kitaplardan tanımıştı sosyalizmi. Ne kadar anlamıştı, anlayabilir miydi? Sınıf kavgası yoktu Hatay'da çünkü sınıf şuuru yoktu.
Marksizm, gerçekten meçhule yani rüyaya kaçıştı, insanları seviyordu. Ama sığındığı her kale insanlardan biraz daha uzaklaştırıyordu onu. Beraat etti. Ne var ki bütün dostları, bütün tanıdıkları selamı sabahı kestiler. Yirmi yıl bir Jan Val Jan hayatı.
(Mağaradakiler,s.320)