Böyle zamanlarda bir başkası olmak isterdim… Derin acılar çekmiş biri olmak ve o sis perdesinin arkasından çekip çıkartmak, sevgiyle çarpan her bir zerreni büyük bir zihin açıklığıyla görüp kucaklamak isterdim… Böyle zamanlarda kuşku duyardım kendimden. O boşluk dediğimin yeterince acı çekmediğim için kendi kendime ürettiğim bir şey olmasından… Zamanın içimde açtığı yaraların hayatı gerçek anlamda tanıyamamaktan kaynaklanan bir yanılsama olmasından kuşku duyardım… Kurduğum her şeyi yıkıp yeniden kurmak, bilmediğim uzaklara gitmekten söz ediyordun hep. Hayatımı cesurca riske etmekten… sonuna kadar Belki de asıl risk hayat boyu tek sevgiyle yetinmeyi bilmek ve onu bütün engellere rağmen korumaya inat etmekti bir gün birilerinin gelip bu sevgileri insanların elinden alacağı yazılıp anlatılıyordu… Birileri gelip yıkmadan onu ben yıkıp bir başka gerçeğe, bir başka zamana sığınmak istiyordum belki de… Peki, hayatı gerçek anlamda tanıyabilmek ve içinde bulunduğum yanılsamalardan kurtulmak için daha kaç sevgiyi yitirecektim? Hayatı yitirerek, yıkarak ilerledikten sonra eline geçen ne olacaktı? Kaybettikten sonra bulduğum o şey benimle birlikte gelecek miydi? Zamanın sınırında beni bekleyen ne vardı ve o sınıra dayandıktan sonra, geriye, içime doğru kiminle ve nasıl bir yolculuğa çıkacaktım? Belki de bir hiç uğruna elimdekileri bütünüyle tehlikeye atarak zamanın sınırına gelip dayanacak ve oradan geriye, içime doğru mutlak bir yalnız olarak dönecektim…