İmam Şafiî rahimehullah dedi ki: Allah’tan başkası gaybı bilemeyeceğinden, zâhire göre hükmedip, görünen hallerine bakıp iki şahidin dürüst olduklarına dayanıp hükmetmekle emrolunduğunu söylüyorsun. Bizler de şahidlerde aradığımız şartlardan daha fazlasını muhaddislerde aramaktayız. Mesela şahidliklerini kabul ettiğimiz çoğu kimseden hadis almayız. Yine muhaddisin dürüst mü yalancı mı olduğuna dair, hadis hafızlarıyla aynı konuda naklettukleri hadislere, Kur’an’a ve Sunnet’e bakarız. Bütün bunlar da bir takım işaretler (delâletler) vardır ki bunların şahidliklerde bulunması imkansızdır.
Er Risale’nin 372 ve 373. sayfasında ise şöyle der: Haber konusunun şahidlik meselesine benzeyen yönleri olmakla birlikte benzemeyen yönleri de vardır. Mesela hadiste bir erkek ve bir kadının rivayeti kabul edilirken, şahidlikte bu durum muteber sayılamaz. Hadiste ravi mudellis değilse "falancadan o da falancadan" şeklinde yapılan rivayet kabul edilirken, şahidlikte ancak "gördüm", "duydum" ve "beni şahid etti" gibi sözler makbuldur. Muhtelif hadislerden birini Kitab, Sunnet, İcma veya Kıyas ile istidlal ederek tercih edebilirken şahidlikte böyle bir şey olamaz. Ayrıca şahidliği kabul edilebilecek birçok kimseden hadis alınmaz. Çünkü lafızlar değişince mananın da değişme ihtimali vardır. Bunun dışında pekçok konuda hadis rivayeti ile şahidlik benzer durumdadır..