İkinci okuyuşum. Her seferinde çok farklı tatlar aldığımı ve alacağımı işaret eden emareler. Yazarda kayboluşlar ve uzun duraksamalar, hayattan kopuşlar...
Peyami Safa'yı lisedeki ilk senemde, edebiyat dersimde içime çekmiştim; birkaç cümlesini sindirmeye çalışırken gelecekte ona besleyeceğim hayranlığı büyütüyorum belki de...Lakin Safa ile tanışmam Fatih Harbiye ile gerçekleştiğinden mütevellit kendisine karşı duyumsadıklarım solmaya yüz tutmuştu, yalnız çok şükür ki bir şekilde elime Dokuzuncu Hariciye Koğuşu geçmişti ve bir şans daha tanımak istemiştim kendisine. Bu kitaptan sonra Peyami Safa sergüzeştim başlamış bulundu...
Çok sık rastlaşamadığımdan kaynaklı bedbahtlığımı gölgeleyen o uzun tasvirlerle doygunlaştırılmış cümleleri, ruhuma ve hislerime ayna tutan can alıcı kelime tercihleri, üşenme gibi bir derdim olmasa nerdeyse tüm paragrafların altını çizeceğim kitapları, bir anda değindiği ve sonuna kadar hak verdiğim noktaların beklenmedik o anda beni karşılaması... birçok etki altına mıknatıslayan pürüz ile Peyami Safa okumaya ve okutmaya kesinlikle devam edeceğim.
"Bu odada başkaları inleyecekler. Onları şimdiden gayet iyi tanıyorum. Üstümden çıkarıp yatağa attığım robdöşambr içinde, ebediyen aynı inşa bulunacak: Hasta."
Kendisinin de dillenirdiği gibi "büyük hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler". Kendisi yaşamış ve yaşadığını kelamları ile yaşatan bir usta.