Tam da ihtiyacım olduğu bı zamanda sorularıma yanıt bulduğum ve gerçekten iyileştirici gücü olan bı kitap.Kendimizi analiz edebiliyor ve çözümleri hakkında aydınlatıcı bilgiler yanında önerilerde veriyor.ve kolayca uygulanabilen çözümler...
TSSB sendromunu yaratan unsur travmatik olayın kendisi değil, bireyin travmatik olaya karşı tepkisidir. Benzer şekilde, tedavi sürecini de bireyin TSSB semptomlarına olan tepkisi belirler .
Ayrıca bilişsel terapistler hastanın "otomatik düşünceleri"ne
veya "bilişsel çarpıtmaları"na, yani olumsuz duygudurumla
bağdaşan bilinçli ve kendiliğinden ( spontane) düşüncelerine
odaklanırlar. Bizim için bu çarpıtmaları, önyargıları veya mantıksal eksiklikleri bakımından kategorize etmek sıradan bir iştir.
İnsanların düşünceleri, duyguları ve davranışları zihinlerindeki bilgiyi işlemlerine prosedürlerine göre şekillenmektedir. İnsanın neyi düşüneceği, nasıl düşüneceği ve nasıl bir çıkarımda
bulunacağına birçok faktör etki etmektedir. Bu faktörlerin başında bir insanın biyolojik materyali gelmektedir. Birtakım biyolojik etmenler (hormonlar, beyindeki nörotransmiterler vd.)
insanın düşüncelerini, duygularını ve dolayısıyla da davranışlarını etkilemektedir. Buna ilaveten insanın yaşadığı coğrafya, iklim, aile, toplum, sosyo-kültürel yapı, sosyo-ekonomik yapı ve siyasi yapı gibi etkenler düşüncenin oluşum sürecine etkide bulunan diğer önemli faktörlerdir.
Araştırmacılar, depresif optimizm ve özgüven eksildiği olan kişilerin, olumsuz olayları ve yaşadıldarı başarısızlığı diğer yaşantılara ve gelecekteki olaylara genelleyerek kendilerini hasta ettiklerini gözler önüne serdi. Beck'in bitişsel modeline benzer
şekilde yorumlama modeli, depresyonlu bireylerin bilinçli düşünce süreçlerine vurgu yapıyor, hastanın başarı ve başarısızlıǧı için nedensellik yorumlamalarına ve hastanın olumsuzlukları
farklı durum ve zamanlara genelleme eğilimine odaklanıyordu.
Asla hastanın temel inançlarını ondan daha iyi bildiğimizi düşünmemeliyiz. Bildiğimiz tek şey onları cevaplarına götürecek soruları nasıl soracağımızdır.
Bir başkasının davranışını açıklarken kişiliğine yönelik çıkarımlarda bulunmamıza karşın, kendi davranışlarımızı daha çok durumsal ve çok özel nedenlere bağlama eğilimi gösteriyorduk.