Birinci Haçlı Seferi sırasında bestelenmiş olan Roland Şarkısı, İslami inancın doğasıyla ilgili cehaleti açıkça göstermektedir. Charlemagne ve Roland, idol olarak tanımlan makta, savaşması bile onur olarak kabul edilen savaşçılar ola rak gösterilmektedir. Birinci Haçlı orduları ilk kez Anadolu' da Türkler'in karşısına çıktıklarında, cesaretleri nedeniyle onlara fazlasıyla saygı duyuyorlardı: "Ne kadar deneyimli ve eğitimli olursa olsun, Araplar, Ermeniler, Suriyeliler ve Yunanlılara olduğu gibi Frenklerin de kalplerine korku salan Türklerin becerisini ve cesaretini nasıl anlatabilir? Yine de, Tanrım, lütfen savaşçıları bizimkiler kadar iyi olmasın. Frenkler ile aynı hamurdan yapıldıkları ve doğuştan şövalye oldukları söyleniyor. Bu doğru ve kimse inkar edemez; ah Hıristiyanlık adına dursalar ve Tek Tanrı'nın Üç Kişi'de var olduğunu kabul etseler! .. Onlardan daha cesur, daha becerikli, daha yiğit savaşçılar bulunmaz; ama yine de Tanrı'nın inayetiyle, bizim adamlarımızın karşısında yenik düşerler mi?*"
Sözlü destanlar denince aklımıza farklı coğrafyalara ait pek çok örnek gelir. Bunlardan bazıları bize oldukça tanıdık gelmekle birlikte pek çoğunu bilmiyoruz. (Bu biraz da kişisel bir ilgi meselesi tabi. Çok duyduğumuz, okul kitaplarında adı sıklıkla geçen Türk edebiyatında yeri olan destanların kaçını okuyoruz?) Mezopotamya’da ortaya çıkan Babil
Susannah, 1964 yılında terk ettiği New York şehrine geldiğinde gazetelerin takvimi 1 Haziran 1999 tarihini göstermektedir. Ve aynı Susannah, bedenini işgal eden Mia ile mücadele ederken, Eddie'nin bir şekilde peşinden gelip onu arayacağını biliyordu. Susannah, Detta, Mia... Tek bedendeki bu üç ayrı kişiliğin kıyasıya savaşı, New York'taki bir otel