ROLAND ŞARKISI
Anlatanlar oldu mu sahi?
"Pireneler" diye bir şeyin var olduğunu?
Ne, ve nerede olduklarını...
Ronçeveaux diye bir zirvesi olduğunu, Kayalıklarında
Hangi kuşların, gazellerin Avlandıklarını... Karlarının altında
Sizinkine benzeyen sümbüllerin bittiğini, Şam güzeli güllerin
Vadi derinliklerinde sevgili beklediğini
Size
Uzun bir yolculuğun sonuna gelmişlik hissi... Serinin son kitabı kuleyi bitirdiğimde tam da böyle hissettim.
Kara Kule serisine geçen sene başlamıştım ilk kitabını çok saçma bularak ama bu kitaba seri olarak bakarsak bir kitabın başlangıç cümlesiyle eşdeğerdi ilk kitap. Çok uzun 7 kitap sabır istiyor bazı yerlerde anlamakta zorlaşıyor New York, Orta Dünya derken insanın kafası bazı yerlerde karışıyor. İlk kitaptan sonra ikinci kitabı bitirdiğimde gerçekten merak uyandıran şeylerle karşılaşıyoruz bir dizi bölümü gibi son kitabın bittiği yerde bir sonraki kitap başlıyor bu böyle Susannah'ın Şarkısı'na kadar devam etti ama serinin altıncı kitabı bana ilk kitap gibi hiç zevk vermedi.
Kara Kule karakterlerin oldukça yoğun olduğu bir kitap Mahşer de öyleydi ama Kara Kule de karakterlerin hepsinin içine bir bir giriyorsun ve bir diğer güzel tarafı karakterlerin bazılarıyla diğer Stephen King kitaplarında da karşılaşıyorsun bu da gerçekten King'in eşi benzeri olmayan bir kalemşor olduğunu gösteriyor.
Silahşor Roland yolculuğuna tek başlıyor ve tek bitiriyor. En sevdiğim karakter Jake Chambers oldu son ölümü oldukça duygusaldı. Eddie ve Susannah neyse de Jake'in ölmesini hiç istemezdim.
Kara Kule serisinin bir kitabı daha görünüyor 4 ve 5. kitaplar arasında hiç ara vermeden okuyacağım ve karakterlerle öyle vedalaşacağım. Beni meraklandıran, heyecanlandıran uzun bir yoldu bu serüven bu kitabı yazdığın için teşekkürler derim sai King...
KuleStephen King · Altın Kitaplar · 2011998 okunma
Aptalca bir şey: Souzay'in şarkısı "Yüreğimde korkunç bir acı"yı dinlerken hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.
* Oysa eskiden alay ederdim bu şarkıyla¹
¹ "L'art vocal bourgeois"
Haçlı seferleri 11. yüzyıldaki dini canlanmanın bir cephesini oluşturmuş ve Doğu ile Batı Hristiyanlığı arasındaki farklılığı da aydınlatmıştır. Doğu için İslama karşı mücadele sadece dinle alakalı değildi, aynı zamanda güç, politika ve daha önceleri Bizans'a ait olan topraklarla ilgiliydi. İmparatorluk ve halifelik, tıpkı Roma ile İran'ın yaptığı gibi, birbirlerini büyük birer güç olarak kabul ederek öyle davranıyorlardı. Aralarındaki dini farklılıklar çoğu zaman diğer konuların gerisinde kalıyordu. Haçlılara katılanlar sadece dini amaçlar taşımıyordu. Birçoğunun hiç de saygıdeğer sebepleri yoktu ve seferlere yağma veya tercihen toprak elde etmek için katılıyorlardı. Norman şövalyelerinin Anglo-Sakson İngilteresi'ne ve Arapların elindeki Sicilya'ya kendilerine malikâne bulmak için gitmişlerdi, birçok Haçlı askeri de ilk seferin sonrasında kurulan dört "Latin Krallığı" veya 1204 yılında ortaya çıkan "Latin İmparatorluğu"nun kendilerine bir gelecek temin edeceğini düşünüyordu. Bu açıdan bakıldığı zaman Haçlılar Avrupa'nın doymak bilmez denizaşırı emperyalizminin ilk örneğiydi. Daha sonraki zamanlarda sık sık olduğu gibi, burada da asil ve aşağılık hedefler, uzak ve egzotik çevrelerde Batı kurumlarını yerleştirmek isteyen adamların zihinlerinde karmakarışıktı. Bunu vicdanları rahat bir şekilde yaptılar çünkü hasımları Hristiyanlığın en kutsal kabirlerini ele geçirmiş dinsizlerdi. Ortaçağın çok meşhur bir şiiri olan Roland'ın Şarkısı, "Hristiyanlar haklıdır, kâfirler haksız," derken bu tür bir düşünceyi özetlemekteydi.