Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kapadokya Okulu... Periler değil Hırıstiyan Keşişler yaşamış Kapadokyada
Erken Dönem Hırıstiyan düşüncesinin Augustinus sonrası önemli oku­lu Kapadokya Okulu'dur. Bu okulun Hıristiyanlığın Platon aracılığıyla yük­sek ölçüde mistik bir yorumunu yapma projesini üstlenmiş olan Aziz Basilei­ os, Nazianzos'lu Gregorios ve onunla aynı adı taşıyan Nyssa'lı Gregorios, ay­nı doğrultuda ilerleyen Sahte-Diyonizos ve İtirafçı Maximus ile birlikte bir başka ve önemli teoloji geleneğini temsil etmektedir. İlkçağ felsefesinin 'son şehidi' olan Boethius ise 'son Romalı ve ilk sko­ lastik düşünür' olarak ve antik çağdan Hıristiyan Ortaçağı'na geçişi temsil et­ mesi bakımından önem taşımaktadır.
Sayfa 14 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
¶¶ Ölümün de ezen, ama kurtaran, soy­lu Romalı elleri vardır.
Reklam
Romalı bir düşünür
İnsanlar rahatsız olmaları gereken şeylerden rahatsız olmuyor, umursamamaları gereken şeylerden rahatsız oluyorlar, zira hata yapmalarını bir sorun olarak görmüyor, eleştirilmeyi rahatsız edici buluyorlar, oysa tersine, kusurlarına üzülmeleri, düzeltilmekten de hoşlanmaları gerekirdi.
Bilmiyordum efendim
"Çukurova dediğiniz kadim Kilikya değil mi?" "Bilmiyorum efendim." "Çukurova Kilikyayken Romalı ünlü Çiçero Kilikya Valisiydi."
Sayfa 75
Kadınlar niçin tırnaklarını boyuyor? Parmaklara ve tırnaklara kına sürmek, milattan önce 3000 yıllarında Mısır’da çok yaygındı. Buna rağmen kadınların tırnaklarını boyama adetinin asıl kökeni Çin’dir. Çin’de kadınların tırnak renkleri, ait olunan sosyal sınıfın bir göstergesiydi. Milattan önce 600 yıllarında Çin hanedanının tırnak renkleri altuni ve gümüşi renklerdi. Daha sonraları kırmızı ve siyah renkler asaletin sembolü olarak yüzyıllar boyu kullanıldı. Mısırlılarda da, koyu kırmızı başta olmak üzere, kırmızının tonları asaletin derecesini belli ediyordu. Toplumun alt kademelerinde yaşayan kadınların tırnaklarını sadece soluk renklere boyamalarına izin veriliyor, kimse kraliçenin ve kralın tırnak boyalarının rengini kullanamıyordu. Eski Mısır’da krallar da tırnaklarını boyuyorlardı. Erkeklerin de tırnaklarını boyamaları Mısırlılar, Babilliler ve sonraları Romalı üst rütbeli savaşçılar arasında yaygındı. Romalı komutanlar savaşa gitmeden önce saçlarını yağlarla parlatmak, kıvırcık hale getirmek ve tırnaklarını dudakları ile aynı renge boyamak için saatler harcıyorlardı. Tarihte el ve ayak tırnaklarına gösterilen bu itina kapsamında manikür de vardı. Ur şehrinde yapılan kazılarda, Babilliler’e ait mezarlarda, saf altından manikür setleri bulunmuş olup mezarlardaki ölülerin tırnakları düzgün kesilmiş ve törpülenmişti. Kadınların boyanmış tırnakları, binlerce yıl önce de bugün olduğu gibi bakımlı olmanın, kültürün ve asaletin sembolüydüler. Ancak aynı zamanda da çalışanlar ile tüm günlerini tırnaklarına bakarak geçiren aristokratları ayıran bir göstergeydiler.
Sayfa 29 - AykırıKitabı okuyor
Bir kadın yanındaki koltuğa doğru geldi. Kadının yüzünde sanki koyu vişne bir ağızla Romalı heykel burnundan başka bir şey yoktu. Koyu vişne kıpırdadı: —Sahibi var mı efendim?
Reklam
Romalı şair Vergilius’a göre aşk :
“ İnsanı kör eden, ya da gizli bir ateşle yakan eski ve derin bir yara...”
°°° “Sahip olduğun şey yetmiyorsa,” der, Romalı stoacı Seneca (ölümü M.S. 65), “Sana dünyayı da verseler, yetmez.” °°°
Romalı düşünür Seneca 'nın sözleri...Diyordu ki: Sarhoşluk kusur yaratmaz. Var olan kusurları göz önüne çıkarır. İlginçtir, Mevlana ise , benzer anlama gelen bir düşünceyi, şöyle ifade eder: Şarap, zaten edepsiz olanı edepsiz eder.
Sayfa 77
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.