Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bütün özgürlükleri yitirdim. Ne bir fert olabiliyorum ne de bir aile...
Sayfa 185
İçini bilmediğin hiçbir şeyin aslını anlayamazsın. Özüne ermedikçe acıların, kimseyi tanıyamazsın. Sana gösterilenle yaşadığın arasında o kadar tezatlık vardır ki...
Sayfa 146
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
iyilik mi kötülük mü
İlk kez 1 Kasım 1604 gecesi sarayda oynanmıştır. İlk baskısı 1. Quartı ile yapılmış ve oyuna daha sonra 1. Folio'da yer verilmiştir. İlk kez 1565 yılında basılan Cintio olarak ünlenen Giovanni Battista Giraldi'nin Hetomithi yapıtının yedinci öyküsünden esinlenmiştir. Hamlet'e çok benzese de, bu iki öykü arasındaki değişik ruh durumlarını var eden üslup farklıdır. Hamlet materyalist üslupta yerini bulurken, Othello hırsı ve coşkuyu dinamik ve görkemli bir biçimde aktaran barok üslubunun özelliklerini taşır. Oyun kişileri anıtsal, görkemli duruşlarıyla ve tavırlarıyla barok üsluptaki görkemli figürlere benzerler. Bradley, Othello'yu bir Michelangelo figürüne benzetir. Materyalist anlayıştaki Hamlet, iç dünyanın labirentlerini getirirken, Barok anlayıştaki Othello dış dünyaya bağlıdır. Othello'yu bir kıskançlık tregedyası olarak kabul etmek yanlış olur. Bu oyun, her çağla geçerli olan trajik bir olguyu dile getirir: Saf ve dürüstlüğün, yalan ve dümen dünyasında yenilişidir bu. Bir de olumsuzluğa karşı sevginin yerini korumasının tregedyasıdır Othello. Batının materyalist ve hırslı dünyasından gelen lago ve doğunun saf ve merhametli dünyasından gelen Othello'nun çatışması ve ikisi de en büyük zaaflarına yenilir.
Othello
OthelloWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202020,5bin okunma
Yaşadıklarını kimseye anlatamıyordu. İçine attıkça ruhundaki yaralar daha da büyüyor, kanadıkça kanıyordu.
Sayfa 137
Korku sadece insanın içindeki öfkeyi büyütür. Bastırdığın her şey imkân bulduğunda gizli ya da aşikâr çıkıp gider, özgürlüğüne koşar.
Sayfa 33
Canı çıkıncaya kadar ağlamak istiyordu. Odanın içi gözyaşlarıyla dolup taşsın ve bu sevgisizliğe herkes şahit olsun, böylesi bir ızdırabı başkası yaşamasın istiyordu.
Sayfa 17
Reklam
Yanında kimse olmaksızın, tek başına... Her şeyden ve herkesten uzakta bir hürriyet alanı...
Sayfa 11
Taşra hâlâ dix-huitième [18.yüzyıl] felsefesinin son nefeslerinin keyfini çıkarmaktadır, Mösyö de Robespierre ölüm kararları vermek yerine zarif dizeler yazmakta, İsviçreli hekim Marat hiddetli komünist manifestolar yerine tatlı, duygusal bir roman kaleme almakta, kısa boylu teğmen Bonaparte, taşrada bir yerlerde, Werther taklidi bir uzun öykü üzerinde çalışmaktadır: Fırtınalar görünmeksizin ufkun ardında beklemektedir.
Sayfa 21 - Can Yayınları
Para ile bir ürün olan kitabı ikiz görmek, tepeden tırnağa düzen kurma ideolojisi olarak da işleyen postmodernizmin en çok özlediği sonuçlardandır. Bu özdeşliği hiç değilse bir kez görebilmek için bir kurgu yaratır elbette, ama iskambilden kurduğu bu hayal de kolayca yıkılır. Yazarın emek ürünü olan bir yapıtın (yazı, şiir, roman, öykü, eleştiri) karşılığını ölçecek para birimi yeni zamanların keşfi: postmodern zamanlarda, yazarların ya da yaratıcı yapıtların ederi hemen hesaplanabiliyor. Bir romanı iş zamanı ile değerlendirince, onun kaç paraya satılıp yazarına ne kazandıracağını basit aritmetik hesabıyla bulabilirsiniz.
İnsan bir süreliğine susmalı ve oluşan sessizlikte başka bir öykü anlatıcısının -bir balık, yusufçuk, sansar veya bambunun, bir kedi, orkide veya çakıltaşının- sesine kulak vermeli. Arıların roman yazmadığını, örneğin, nereden biliyoruz? Tek bir bal peteğini bile okuduk mu? Veya balıklardan başlayalım. Evrimin nasıl da büyük bir bölümü balıkların sessizliğinde kilitli duruyor, bizden önceki tüm o asırlar boyunca nasıl da çok bilgi biriktirmişler! Bu sessizliğin derin, soğuk depolarıdır onlar. Dil onlara dokunmamıştır. Çünkü dil, bilgi kaynaklarını bir sonda gibi boşaltarak kurutur. Böylece, öykü anlatan tek varlık, sözü şimdiye kadar sessizlikler biriktiren canlı ve cansızlara vermek üzere susar ve geri çekilir. Aslında onlar öykülerini anlatmıştır ama onların susturulan, bastırılan anlatıları mine ve likene, deniz yosununa, kara yosununa, bala, başka bedenlerin parçalanmasına veya kendi bedenlerinin parçalanmışlığına dönüşmüştür.
Sayfa 161
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.