Usta hikâyeci Mustafa Kutlu'nun da dediği gibi " İstanbul'u tanımak kendimizi tanımak demektir. Bu şehirden bihaber olmak; ecdadından, medeniyetinden, kültüründen, sanatından, nezaketinden hasılı kendinden bihaber olmak demektir. "
Bu sıra dışı müzenin kurucusu Prof. Dr. Fuat Sezgin'in. Onun sözü ile bitirelim ve bize düşenleri yapmak için kolları sıvayalım. " İslam medeniyetinin büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmak, Batılılara anlatmaktan daha zor! "
İstanbul'un taşları böyledir. Bir sokak başında, bir kaldırımda terk edilmiş gibi duran, önünden geçilip gidilen taşlar, geçmişin sessiz tanıklarıdır aslında.
Yavuz Sultan Selim Mısır seferinden dönerken hocasını atı çamur sıçratır. Sıçrayan çamur padişahın kaftanını kirletir. Hocasının mahcup olduğunu gören yavuz Sultan Selim "Âlimin ayağının altından sıçrayan çamur bizim için şereftir. " der ve çamurlu kaftanın temizlenmeden kabrinin üstüne örtülmesini ister.