Tüm eşyası, bir deste divit, iki düzine beyaz kâğıt, üç çift çorap, pantolonundan düşen iki ya da üç tane düğme ve okuyucuların zaten aşina olduğu o eski 'sabahlıktan' ibaretti.
İlk başta yazarı Monte Cristo Kontu kitabının yazarıyla aynı sanmıştım, daha sonra yazarın Dumas’ın gayri meşru oğlu olduğunu öğrendim. Alexandre Dumas, Kamelyalı Kadın’ı aşık olduğu ve devrin güzeli olan Marie Duplessis’i düşünerek yazmıştır.
Okuduğum en muhteşem aşk hikayelerinden birisiydi. Kitap soylu ama zengin olmayan Armand ile hayat kadını olan Marguerite arasındaki aşkı anlatıyor. Marguerite karakterinin ağzından yazar, aşkın tam olarak böyle bir şey olduğunu biz okuyuculara iletmeye çalışmış.
Hikayenin daha başlarında Armand’a her ne kadar üzülsem de sonlarına yakın bir o kadar nefret ettim. Hiçbir şeyi araştırmadan, olayın aslını bilmeden yaptığı şeyler beni bir hayli üzdü. En son gönderdiği 500 frank ile Armand karakterinden tam anlamıyla nefret ettim.
Aksine Marguarite’i hikayenin başlarında pek sevmiyorken hikayenin sonlarına yakın sevmeye başladım. Birçok aşk hikayesinde olduğu gibi bu hikayede de en çok seven taraf bir kadındı.
Muhakkak okunması gereken aşk hikayelerinden biri olduğunu düşünüyorum. Bir kadın eğer gerçekten seviyorsa, kendinden vazgeçer, ama aşkından asla vazgeçmez. :(
Kamelyalı KadınAlexandre Dumas (fils) · Can Yayınları · 202217,9bin okunma
Hangi kitapta okudum bunu bilemiyorum, ama sadece iyi şeylerden söz eden bir kitapta, "bütün insanlar günü belirsiz bir ölüme mahkûmdurlar," diye bir cümle okumuştum. Peki, o halde, benim için değişen ne vardı ki?