İlk anda ve şimdi her anılışın sevgi taşıdı yüreğime… Bunca sevgiye yol açan kim? Yarattıkların ve yaratmadıklarında da senden sevmeyi öğrendim. Ardından her baktığımda, ruhumun gözleri, hangi ruhu izledi sende? Sen kimdin? Ben kimdim? Bu güne taşınan ruhlarla, kaç milyon yıl öncesinin tanışması, bakışması, buluşması, ayrılması vardı? Ruhlarımız, bizden çok çok önce ilk nerede buluştu? ve ayrıldı? Kim bilir? Sana bakan ruhumun gözlerinde, kaç bakış vardı. Sen tek sen değildin ki, kaç ruhun yuvasıydı, görünen benliğin, Ruhundaki evrene dokunmak, Suya, ışığa, güneşe, toprağa, Yarattıklarında sevdim seni, Yarattıklarınla kaybettiklerimi buldum. Bulduklarımda her zaman yürüyen, Adımlarıyla toprağımıza, neşe katan, Sesiyle sevgi katan, Başkaldırtan ruhlara, Sevginin kaynağını sevdim.
fado
Portekiz halk şarkısı: Fado Fado, uluslararası arenada Portekiz müziğinin en çok tanınan türü olup, latince “kader” anlamındaki “fatum” sözcüğünden gelmektedir. Genelde fado, İspanyol gitarı ve hafif dışa kavisli, üzerinde yuvarlak bir delik bulunan armut şeklinde kasası ve ikişerli düzenlenmiş, toplam on iki teli olan Portekiz gitarı eşliğinde
Reklam
"Mucizeleri İnkâr eden, M. İslâmoğlu ve Kur'aniyyûn Taifesine..."
- “Kur’ân Müslümanları” adını alarak kendilerine kutsal bir hüviyet kazandırdıklarını düşünen Kur’âniyyûn hareketi, zuhûrundan günümüze kadar ‘‘Kur’ân’la, Kur’ân-ı Kerim’e karşı direnen müslümanlar topluluğu’’ olarak anılmışlardır. - Kuşatma... - Kur’ân Müslümanları’nın reddettiği mevzulara Allah Rasûlü bağlamında bakıldığında her birinin
Günden güne bedeninden sıyrılıp zifir karası bir bataklığa gömülüşünü izledim. Tüm renkleri avucunun içine alıp teninde karışmasını bekledim, fakat onları gökyüzüne bıraktın, yalnızca bir kaç saniyeliğine sana sunacakları gösteri için. Çalılıkların ardındaki kelebekler ortaya çıkıp kanatlarına taşıdı hepsini gözle görünmez bir hızla. Kendini attığın çukurdan çıkarmaya çalıştın sonra, ellerini çırptıkça batmaya devam ettin. Siyah bir mürekkebin içinde anlatamadığın her bir kelimenin yansıması oldun. Kalan son umudun olan yıldızları kullandın, ışığının göz bebeklerine dolmasını sağladın ve kalbindeki katranı parlaklığıyla kırması için çabaladın. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan hepsinin bir parçası oldun, yanı başındaki ağaçlar ve havada süzülen kuşları arkadaş edindin kendine. İçindeki renkler sönmüştü çoktan, ama hayalini kurdukların, gerçek renklerden daha canlıydı aslında. Hayatta olmanın sebebini anladın bir kez daha. Er geç bir gün kesilecek nefesinin farkında olarak her bir duyunun ve duygunun seni kollarında taşımasına izin verdin. Acının içinde merhameti, nefretin içinde sevgiyi buldun ve öğrenmen gerektiği kadarını öğrenip özüne geri döndün, Nihayetinde başı boş dolaşan her bir ruhun döneceği yere.
"Vakte, ruhun yansıması düşer..."
Gaspar Noe - Enter The Void
– Temel olarak, öldüğünde ruhun bedenini terk ediyor, başlangıçta tüm hayatın gözünün önünden geçiyor, sihirli bir aynada yansıması gibi düşün. ardından bir hayalet gibi devam ediyorsun, çevrende olup biten her şeyi görüyorsun, her şeyi duyuyorsun; ancak yaşayanlarla iletişim kuramıyorsun. Daha sonra ışıkları görüyorsun, farklı farklı renkte ışıklar. bu ışıklar; seni varoluşun diğer mertebelerine çıkaracak olan kapılar oluyor, ancak çoğu insan aslına bakarsan bu dünyayı çok sevdiklerinden buradan başka bir yere gitmek istemiyorlar, bu durumda yolculuğun berbat yolculuğa dönüşüyor ve tek kurtulma yolu da reenkarne olmak. Aklına yatıyor mu? – Bilemiyorum. Berbat yolculuk ne oluyor? – Berbat yolculuk yalnızca kâbuslardan oluşuyor. Kafayı yiyorsun. Gerçeklik tek korkun oluyor, acayip korkuyorsun, zihnindeki şeyler gerçekleşiyor gibi; bu noktada, asla ölmemiş olmayı diliyorsun. Sonra bazı yeni ışıklar görüyorsun. sevişen bir çift olarak karşında duruyorlar, karınlarından ışık çıkıyor, onlara yaklaşırsan gelecekteki olası hayatından bazı kesitler görüyorsun. Sana en mantıklı gelen hayatı seçiyorsun. Son olarak kendini bir rahimde buluyorsun. Reenkarne oluyorsun. Hikâyenin sonu.
110 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.