Sâdık Hidayet - Kör Baykuş
Olay örgüsünün olmadığı, zamandan uzak, karakter tahlili yapamadığınız çünkü ortada belirli bir karakterin olmadığı eser. 88 sayfalık eseri bir çırpıda okuyup bitireceğinizi zannederken, her bir satırın altını çizip her bir satırda yaralarınızın bu kadar güzel betimlenmesine hayran kalıp, kendi içinizde de tıpkı Kör Baykuş'ta olduğu gibi iç içe geçmiş yolculuklara çıkarsınız. Stefan Zweig gibi umudunu yitiren, Franz Kafka'nın önünde ceket ilikleyebileceği düzeyde bir adamdır Sâdık Hidayet Kör Baykuş'ta size hiçbir şey vaat etmeyen, sadece durumunu, varoluş sancısını anlatan o cümlelerle başlar: "Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar."
.
.
.
#alıntılar
Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.
Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belki de benim hiç yıldızım yok!
Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler.
Çöpleri koklayan aç bir köpeğe benziyordum. Etrafta dolaşan, süprüntüleri koklayan, uzaktan çöpler artıklar getirdiklerini gördükçe korkup kaçan, saklanan, sonra geri dönüp yeni döküntüler arasından beğendiklerini seçen bir köpek gibiydim. Fakat o pencere kapatılmıştı ve o, benim için bir demet taze çiçekti adeta, çöplüğe atılmıştı.
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328.3k okunma
Men have no more time to understand anything. They buy things all ready made at the shops. But there is no shop anywhere where one can buy friendship, and so men have no friends any more.
Neil Gaiman genç okuyucular için bir hikaye anlattığında, yetişkin okuyucunun üzerinde düşünmesi için düşündürücü bir alt metin muhakkak oluyor. Benim bu hikayeden kendime çıkardığım pay ise şuydu; Gençlerin ve çocukların edebiyatın büyüsünü ve konuşulan kelimeleri anlamaları için bir bağlama ve amaca ihtiyaçları var. Neden öğrenmeleri gerektiğini anlamazlarsa, öğrenmek için de çaba göstermezler. Ufuklarının dışında yeni hikayeler keşfetmenin sihrini gördüklerinde ise, yaşam ormanına* katılmalarını hiçbir şey engelleyemez!
Bunun yanında kitabın hem kelimeleri hem de resimleri inanılmaz büyüleciydi. Umarım en kısa zamanda Türkçeye de çevrilir.
*Burada kastettiğim kavram: jungle of life. Fakat anlam olarak tam karşılığını bulamadım. Yaklaşık olarak doğayla iç içe, toplumsal kuralların, öğretilerin dışında insanın kendi iç, yabani dünyasıyla birlikteliği anlamına geliyor.