böyle kendi tozumda boğulmamıştım
ne bir it soluması kapımın arkasında
ne bileklerimi çizen çarpık tramvaylar
ne de göğüs boşluğuma sığamayışım
yaşamak güç sanılmasın janin medoviç
hele yüksek gerilimli bir yaşamaksa
bazı bir tel erir bakarsın bir lif kopar
bir yerde çıldırmak var dur bakalım
dönekler ayaklanmaz reziller bırakırsa
otel yalnızlıklarında janin medoviç
bu demek benim dördüncü krallığım
“Kendisini Tomas’a dönmekten alıkoyacak bir şey yapmayı özlüyordu. Yaşamının geride kalanı yedi yılını acımasızca yıkmayı, yok etmeyi özlüyordu. Bu göz kararmasıydı. Esriten, önüne geçilmez bir düşme arzusu.”
“Düşün ki her ân ben değişiyorum, her ân sen değişiyorsun, buna rağmen birbirimizi nasıl tanıyabiliyoruz? Bu kaçan benliklerimizi birbirimizde aramak tecessüsü olmasaydı bir saniye konuşabilir miydik?”
“Niçin beni hep ikiye bölüyorsun? Ve kendi kendimle mücadeleye mecbur ediyorsun? Ne olur işte böyle, sana buhranlarımın bütün çıplaklığı içinde görünsem, dökülsem, hiçbir korku duymasam senin fikirlerinden.”
“Tam bir bunalım derecesine ulaştığımızda birden tekrar konuşmaya başlıyoruz, birbirimize yardım etmeye, birbirimizi anlamaya başlıyoruz ve sonra hemen tekrar birbirimiz için en anlaşılmaz hale geliyoruz.”
“Senin yarınki yüzünü, gösterdiğin yüzünün ya da taktığın maskenin ardında var olan ya da biçimlenen ve ancak benim beklemediğim bir anda göstereceğin yüzünü bugün nasıl tanımam?”