4.cilt
1. “O’nun âyetlerinden biri, geceleyin uyumanız, gündüz de O’nun lutfundan nasibinizi aramanızdır.”  Rum sûresi (30), 23 Uyku, Allah’ın insana lutfettiği en büyük nimetlerden biridir. Cenâb-ı Hakk’ın ulûhiyetine ve vahdâniyetine delâlet ettiği için “O’nun âyetlerinden biri” diye nitelendirilmiştir. Âyet-i kerîmede uyku rızık aramakdan önce zikredilmiştir; çünkü çalışıp çabalamak için dinlenmeye ihtiyaç vardır.Uyku, yerini başka hiçbir şeyin tutmayacağı bir dinlenme vaktidir. Ayrıca uyku hali insanın şuurunun ve idrakinin gittiği âdeta bir ölüm halidir. Ancak Allah’ın bir lutfu olarak zihnin faaliyeti uykuda iken de devam eder. Uykunun ne büyük bir nimet olduğunu uykusuz kalanlar bilir. Uyku, insanın hem zihnî hem de fizikî yorgunluğunu giderir. Uyandığı zaman şuur ve idrak daha canlı bir şekilde sanki hiç gitmemiş gibi geri gelir. Vücut dinlenmiş olduğu için iş yapma ve çalışma azmi insanda yeniden canlanır. Rüya da uyku haline has bir hususiyet olup pek çok hikmetleri vardır.
Sayfa 389Kitabı okudu
312 syf.
·
Puan vermedi
Bu hayat karmakarışık bir rüya mı? Dış dünya gölgelerden mi ibaret ? Göremediğimiz, dokunanamadığımız, işitemedigimiz halde idrak ettigimiz midir aslolan? Jeanette Winterson. Fran. kiss. stein. Winterson'un anlatimini hep sevdim ve her yeni kitabini okudugumda hayranligim daha da artti. Muthis bir dili, muhtesem bir kulture sahip
Fran-kiss-stein
Fran-kiss-steinJeanette Winterson · Kafka Kitap · 202170 okunma
Reklam
"Rüyaların duygusal açıdan sarhoş edici olmaları gerçeği elimize, tuhaftır ki, rüyaları engellemek için bir metot vermektedir. Eğer bir insan rüyasında gördüğünü kavrar ve kendi kendini sarhoş duruma getirdiğini idrak ederse rüyası sona erecektir. Bu rüya görmenin ne demek olduğunu anladığı anda rüya görme son bulan bu satırların yazarında da böyle olmuştur."
İslamî gelenekte âlimlerim büyük çoğunluğuna göre rüya, insanın ruhu ile gördüğü ve akıl ile idrak ettiği bir olaydır. İslâm filozofları rüyayı birtakım sûretlerin “müyehayyile kuvvesi”nden “ortak duyu”ya (hiss-i müşterek) yansıması şeklinde izah eder.
Peki, bu vahiy olayının fenomenolojisini, "ilahi mesajın peygambere nasıl ulaştığını ilmi yönden açıklamak müm- kün müdür? Yukarıdaki bilgiler ışığında bu soruya nasıl bir cevap verilebilir? Vahiy esnasında peygamber çoğu zaman ar- kadaşlarıyla beraber bulunduğuna göre, vahiy bir ses ve gö- rüntü halinde arkadaşları tarafından idrak edilmediği hålde peygamber onu nasıl alıyor? M. Watt, bu konunun şuur-altı teorisiyle izah edilebilece- ğini söylemekte ve bu görüşü, gelenekleşmiş İslâmi görüşle şu şekilde birleştirmektedir: "Melek bu sözleri önce Hz. Mu- hammed'in şuuruna yerleştirdi; daha sonra onlar buradan şu- ur-üstüne çıktı. Ancak Watt'ın kendisinin de itiraf ettiği gibi şuur-altı konusundaki bilgiler henüz birtakım psikologların görüşleri olmaktan öte tam olarak aydınlatıcı seviyeye ulaş- mamıştır. Alt-şuur aslında zihnimizin çalışma tarzını anla- yabilmek için icat ettiğimiz bir hipotezden ibarettir. Bunun özelliği, duyularımızın çalıştığı hâllerde şuura aksetmeyen unsurları ihtiva etmesidir. Böylece rüya, ateşli hastalık, ilaçla uyuşma vs. hållerinde zihnimizi işgal eden alışılmadık şeyle- ri bu alt-suurun ortaya çıkması olarak kabul ediyoruz. Fakat alt-şuurun hakiki muhtevasının ne olduğunu bilmiyoruz.
“Sen hayalinde zannediyorsun ki bu âlem kendi başına buyruk, kendi kendine oluşmuş bir gerçek­liktir, Hak’tan yani mutlak ve tek gerçekten ayrı bir varlıktır. Bil ki, senin kendin de bir hayalsin. Akıl yolu ile idrak ettiğin her şey bir hayaldir. Tek gerçek ise Allah’ın kendisidir. Rüya, vehim ve hayal değersiz ya da yanlış şeyler değillerdir. Fakat birer remiz oluşa delalet etmektedirler.”
Reklam
260 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.