Düşünebiliyor musun
Çocukları bakışlarından vuruyorlar
Çocuk ölüyor ama Bakışları dip diri...
Böyle bir coğrafya burası
Kimsesi olmayanların Hiç kimsesizlerin ülkesi...
Yangın yeridir belki yüreğim, iç çekişidir belki rüzgarın bir cinayet sabahında, kör bir kurşun sesidir,belki uzaktan gelen, belki de hiç gelmeyen,gelemeyen ...
Bir yere gitmemiz gerekmeseydi iyi olurdu. Dolaşırdık kendi toprağımızda. Kimseye bir zararımız olmayacaktı. Ekmek aldığımız bir kapıdan hakikat tartışacaktık bilgi verecektik..
Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse dinmeyecek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim.
Ama hesap dağlarladır,
Umut, dağlarla.
Gecelerden bir gece uyanırsan apansız Uzaklarda elemli, Garip bir kuş öterse
Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız Ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse Bil ki seni seviyorum....
Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek ! Saraylar saltanatlar çöker kan susar birgün zulüm biter . menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler . bugünlerden geriye , bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler ... Şiirler doğacak kıvamda yine duygular yeniden yağacak kıvamda . ve yürek , imgelerin en ulaşılmaz doruğunda . ey herşey bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler . ne kırlarda direnen çiçekler ne kentlerde devleşen öfkeler henüz elveda demediler . bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek !
Mevsimler gözlerinde açıyor , bir güldü mü göz bebeklerin çiçekler açıyor , kuşlar civildiyor yüreğimin penceresinde . Güneşin doğuşunu , bir yeni sabahın daha gelişini göz bebeklerinle selamlıyorum , gözlerin öylesine ışıldıyor ki güneş çizgisi beliriyor göz kapaklarında . Yavaş yavaş göz bebeklerin görünüyor ufuklarda , dudakların iki yanağına yelken açıyor , güneş doğuyor , saçların rüzgar oluyor . Çiçekler açıyor yüzünde . Ve ben seni , gülerken gördüğümde , bahar doğuyor kışın üzerine ...
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri suyun ayakları olmuştur ayaklarımız ellerimiz , taşın ve toprağın elleri . yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık törenlerle dikilirdik burçlarınıza . türküler söylerdik hep aynı telden aynı sesten , aynı yürekten dağlara biz verirdik morluğunu , henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz ...