"Yaradılışımı, geleceğimi, çevremi, insanların farklılığını, duygularımın çeşitliliğini sorguluyordum. Kendimi dinlemeyi öğrenmekti bu yaptığım. Çünkü duyulabilecek kadar yüksek bir ses vardı içimde. Bunu fark edince, dünya üzerindeki bütün insanlar birden yok olsalar dahi yalnız kalmayacağımı anladım. Çünkü ağzımdan çıkan, başkalarının duyabildiği bir sesin yanında içimde yankılanan ve kimsenin varlığından bile haberdar olamayacağı başka bir ses daha vardı. Demek ki kendimle diyalog kurabilir, aynı konu hakkında yüksek sesle bir söz söylerken, içimden de bambaşka bir cümle kurabilirdim. Dünyayla aramdaki köprüyü ve kendime açılan kapıyı böylece keşfettim."
"Mesele şu: Tarihin sonu mu yaklaşıyor yoksa yepyeni bir çağın eşiğinde miyiz? Artık bir kentin ya da tek bir devletin yurttaşı olmaktan çıktık. Gezegensel bir uygarlıkla yaşıyoruz."
"Estetik aşamada yaşayan biri kolayca kaygı ve boşluk duygularına kapılıverir. Ama bu duyguları yaşıyorsa, o zaman umut da var demektir. Kierkegaard için kaygı neredeyse olumlu bir şeydir.
Kişinin bir 'varoluşsal durumda' bulunduğunu gösterir. Bu kişi daha yüksek bir aşamaya sıçrama yapıp yapmayacağına kendi karar verebilecektir. Bu ya gerçekleşir ya da gerçekleşmez. insan gerçekten sıçramadıysa, 'neredeyse sıçramış' olmak bir işe yaramaz.
Ya olur ya da olmaz. Senin yerine başka biri de yapamaz bu sıçramayı. Kendin karar vermeli, kendin sıçramalısın."