Şebnem

Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir.
Reklam
Asıl önemli olan bir kaçma imkanı, değişmez ve şaşmaz bir gidişatın dışına atlayış, umudun bütün şanslarını taşıyan delice bir koşuştu. Tabi umut, koşup giderken bir sokağın köşesinde, daha kurşun havadayken vurulup ölmekti.
O zamanlar sık sık şöyle düşündüm; beni kuru bir ağacın gövdesine hapsetseler de başımın üstündeki gök parçasına bakmaktan başka yapacak işim olmasa da yavaş yavaş ona da alışacaktım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tutukluluğumun başlangıcında en zoruma giden şey, kafamda hala özgür adam düşüncelerininin bulunmasıydı. Mesela birdenbire bir plajda olmayı, denize doğru ilerlemeyi istiyordum. Ayaklarımın altında ilk dalgaların seslerini, vücudumun suya girişini ve bundan duyduğum ferahlığı zihnimden geçirince, aniden hapishane duvarlarının nasıl da dar olduğunu hissediveriyordum.
Anlayacağınız üzere beynim, üzerine binen acıyı ve endişeyi artık kaldıramayacak duruma gelmişti. Bana şöyle diyordu: "Ben bırakıyorum, ama eğer burada mevcut yapının bütün olarak sürdürülmesini isteyen biri varsa, o zaman paylaşmalı." İşte burada kaybedecek çok şeyi olmadığı için akciğerim göreve talip oldu. Beynim ve akciğerim arasında ben farkında olmadan gerçekleşen bu müzakereler oldukça çetin geçmiştir herhalde.
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam