Şeb'i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir Mübtelayı gama sor kim geceler kaç saat https://1000kitap.com/yazar/i802fuzûlî
Kim sevmez ki?
Güzel anların insana her şeyi unutturan hafifliğini çok seviyorum.
Sayfa 7 - İletişim Yayınları
Reklam
Bir saat konuşmadan duramadığın insanla konuşmayalı kaç gün oldu?
Bir saat konuşmadan duramadığın insanla konuşmayalı kaç gün oldu?
“Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkat ne bilir Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat.”
Sayfa 213 - FuzuliKitabı okuyor
Serebral palsi spektrumuna rövaşata
Saat belki üç belkide beşti, zamanın kaç olduğu veya ne olduğunu bilmeksizin, büyük damlalarla yağan yağmuru sığındığı mağradan izliyordu. Bilirsiniz üşümenin verdiği üpertiyle garip bir uyku hali, gereksiz salgınan endorfin etkisiyle belli belirsiz düşünce seli. Sığındığı Mağranın karanlığına korkmamak için bakmazken sığınacak bir kuytu bulmanın küçük ama etkili flu bir ruh hali. Ne zaman dineceğini kestiremediği yağmurun hem yağmasını hemde dinmesini dilemek kadar acziyet. Sabaha kadar uyumadan geçen sanki doğaya direnen gözlerin felç durumu. Topraktan gelen güzel kokularla , kuş seslerinin senfonik bir resitali... Yağmurman
Reklam
Her gece onu düşünmekten saatim ilerlemek oldu. Kim sorsa saat kaç diye, cevabım hep aynı… O'na doğru… Cemal Süreya
Genellikle zamanı bana saat söylüyor, ama kadranların bazen hızlı bazen yavaş ilerlediklerinden şüpheleniyorum, o yüzden saatin gerçekte kaç olduğundan hiçbir zaman emin olamıyorum
Sayfa 319 - Monokl EdebiyatKitabı okuyor
144 syf.
·
Puan vermedi
ilk defa diğer okuduğum kitaplarına göre farklı bir hayat hikayesini ele almış . Babası tarafından dini eğitimden uzak , her istediği yapılan bir kız olarak yetişen Buse, Enes adındaki dinine bağlı genç bir hocaya aşık olur . Bu olaylar başörtü yasağının olduğu , dini faaliyetlerin yasaklandığı bir dönemde gerçekleştiği için Enes hocanın yaşadığı
Kapına Geldim
Kapına GeldimHalit Ertuğrul · Nesil Yayınları · 2020265 okunma
İnsanın en yalın çaresizliğidir aslında. Bir boşluğun içinde yuvarlanıp durmaktır ve en çok konuşmamız gereken yerde, tek bir kelime edemeyip öylece susup kalmaktır. Kelimeleri yutup önüne bakmaktır. Bu yüzden aşk, "Medet ya..."diye başlayan her şeyin can damarıdır. "Saat kaç?"sorusudur.
Reklam
“İnkıraz, kurtuluş... Bu kelimeleri şimdi ne kolay söylüyorsunuz. Bir milletin bayrağı, o milletin başı gibi düşer. İstanbul sokaklarında yedi düşman marşının birbirine karıştığını duymuş olanlardanım. Beyaz barbar, kaç sene pabuçlarını Ay Yıldız paçavrasına sildi. Sarayburnu'nda, İstanbul güneşi batarken, zenci davulu Marseyyez vurdu. Galata Şanghay çarşısına, Divanyolu Fas pazarına, İstanbul sokaklarında Mısırlı İngiliz'e, Cezayirli Fransız'a döndü. Karargâh kapılarında prensler racalık, büyük fikir adamları tebaalık dilenir oldular. Ben en büyük vatandaş kahramanlığının gözyaşlarını kurutmadan evden çıkmak olduğunu görmüş olanlardanım.”
Hindistan’la ilgili hayati bir bilgi
Hindistan'da, Punjab eyaletinde, eğer Punjab'tan geçiyorsanız asla birine "saat kaç?" diye sormayın. Çünkü eğer saat on ikiyse öyle bir dayak yersiniz ki, canlı kurtulmanız mucize olur. Bunun çok felsefi bir nedeni vardır; ama felsefe aptalların eline geçtiği zaman işte böyle şeyler oluyor. Sih dininin kurucusu Nanak, aydınlanma anlamına gelen samadhi'yi açıklarken bir örnek vermiş ve bunun saatin iki kolunun on ikide buluşması gibi olduğunu, ikinin bütünleşmesi gibi olduğunu söylemişti. Sadece bir örnek veriyordu. Samadhi anında varlığın ikiliğinin yok olduğunu ve tekliğe ulaşıldığını anlatmaya çalışıyordu. Aynı şey ölümde de oluyor. Daha sonra aynı şeyin ölümde de olduğunu açıkladı: Birbirinden ayrı olarak hareket eden iki kolun bir araya gelip durduğunu, tek olduğunu anlattı: Varoluşla bir bütün olmaktan söz ediyordu. O yüzden Punjab'ta saat on iki ölüm sembolü oldu. Eğer herhangi bir Sardarji'ye "saat kaç?" diye sorarsan ve saat on ikiyse, seni dövmeye başlar çünkü onunla alay ettiğin, ölmesi için beddua ettiğin anlamına gelir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.