Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
3 Mayıs 1944
Irkçılık-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız - Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan "Ankara Nümayişi"ni anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanmıştır. Daha sonraki senelerde de devam eden toplantılar Türkçüler Günü adını almıştır.
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Reklam
1947 yılındaki bir başka dava da Atsız'ın Sabahattin Ali aleyhine açtığı hakaret davasıdır. 26 Mayıs 1947'de Sabahattin Ali, sahibi bulunduğu Merhumpaşa gazetesinde "Hasan Âli-Kenan Döner Komedisi" başlıklı bir yazı yazar. Aynı gazetede "Genç Arkadaş” başlıklı bir yazı daha neşreder (Ali 2015: 529). Yazılarda Atsız'a hakaret vardır. Bunun üzerine Atsız, Sabahattin Ail'ye hakaret davası açar. Davanın ilk duruşması 12 Eylül 1947 tarihinde İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesinde yapılır (Cumhuriyet gazetesi, 13 Eylül 1947, Akgöz 2016: 197-198'den). Bu yazılar dolayısıyla Sabahattin Ali 19 Aralık 1947'de tutuklanmış, fakat 12 gün sonra serbest bırakılmıştır (Ali 2015: 529). 24.01.1948'de Sabahattin Ali eşine yazdığı mektupta şöyle diyor: "Nihal Atsız davası tekrar görüldü, 50 gün cezanın altıda birini indirecekler, kırk gün kalacak, bu sefer yattığım 12 günü de çıkarınca, bu ceza temyizde tasdik edilse bile, 28 gün kadar yatacağım demektir." (Ali 2015: 542).
1947 yılındaki bir başka dava da Atsız'ın Sabahattin Ali aleyhine açtığı hakaret davasıdır. 26 Mayıs 1947'de Sabahattin Ali, sahibi bulunduğu Merhumpaşa gazetesinde "Hasan Âli-Kenan Döner Komedisi" başlıklı bir yazı yazar. Aynı gazetede "Genç Arkadaş” başlıklı bir yazı daha neşreder (Ali 2015: 529). Yazılarda Atsız'a hakaret vardır. Bunun üzerine Atsız, Sabahattin Ail'ye hakaret davası açar. Davanın ilk duruşması 12 Eylül 1947 tarihinde İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesinde yapılır (Cumhuriyet gazetesi, 13 Eylül 1947, Akgöz 2016: 197-198'den). Bu yazılar dolayısıyla Sabahattin Ali 19 Aralık 1947'de tutuklanmış, fakat 12 gün sonra serbest bırakılmıştır (Ali 2015: 529). 24.01.1948'de Sabahattin Ali eşine yazdığı mektupta şöyle diyor: "Nihal Atsız davası tekrar görüldü, 50 gün cezanın altıda birini indirecekler, kırk gün kalacak, bu sefer yattığım 12 günü de çıkarınca, bu ceza temyizde tasdik edilse bile, 28 gün kadar yatacağım demektir." (Ali 2015: 542).
Sabahattin Ali'nin, Falih Rıfkı'nn başyazarlık yaptığı Ulus'ta 1939'da tefrika edilen İçimizdeki Şeytan romanında, Nihat adıyla geçen Nihâl Atsız ve arkadaşlarıyla "tatar suratlı herif" diye geçen Zeki Velidi Togan da tevkif edilir. Romandaki suçlamalar (S. Ali 2017: 240), 1944'teki bu davanın suçlamalarıyla neredeyse aynıdır. Sabahattin Ali, Türkçülere ne yapılması gerektiğini sanki beş yıl önceden yazmış gibidir.
Moskofçulara müsâmaha mı? Asla! Müsâmaha şuurlu bir gaflettir ve şuurlu olduğu için de gafletten çok ihânete yakındır. Moskofçuların niçin resmi görevlere alındığını sorduğumuz zaman: “Artık tövbekar oldular” diye cevap veriyorlar, inanmak doğru değil dediğimiz zamanda “Vatan çocuklarını kaybedemeyiz” vecizesiyle mukâbele ediyorlardı. Ah, bu tövbekar fahişeleri, ailenin “harim-i ismeti”ne sokan büyük hoşgörü!... Ah bu safça inanış veya umursamayış! Tövbekar olmuş vatan çocuğu (!) Sabahattin Âli’nin âkıbetini gördüler. Üç ay hapse girmemek için Bulgaristan’a kaçıyordu. Marksist düşünceli, fakat vatansever (!) bir Türk (!) şâiri (!) diye kampanya açılarak ve başta büyük vatansever insan (!) Ali Fuat Başgil’inki olmak üzere imzalar toplanarak hapisten çıkarılan Nazım Hikmet’in hemen Rusya’ya kaçarak ve Lehçe bir soyadı alarak geberinceye kadar Türkiye aleyhinde “Bizim Radyo”dan neler söylediği, elbette unutulmamıştır.
Tarihin Barışmaz DüşmanlarıKitabı okudu
Reklam
260 syf.
7/10 puan verdi
·
22 saatte okudu
Türkiye tarihiyle ilgili sağ-sol çatışması genelde insanların 1970'li yıllarda yaşanan halka kadar inen sert gerilimler, ölümler ve 1980 darbesiyle biten süreci anımsatır. Ancak bu romandaki sağ-sol çatışması 1930'lu yılların sonu ve 1940'ların başlangıcından bahseder. Dönemin aydınlarının (Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, nihal atsız) birbirlerini komünist, solcu, sağcı ve aşırı ırkçı oldukları için suçladığı bir zamanda romanın baş karakteri Mustafa Ural'da kendini bu çatışmada bulur. Aslında Mustafa Ural, kitabın yazarın Rıfat Ilgaz'ın kendisidir. Kitapta kendi hayatının geçirdiği evreleri de anlatan Ilgaz, II. Dünya savaşı dönemi Türkiye'sinin panoramasını okuyucuya aktarmaktadır. Öyle ki hepimizin olmazsa olmazı çay konusunda bile ülkede bir kıtlık vardır ve çayı herkes içemez bunun yerine ülkede ıhlamuru kaynatıp içmek moda olmuştur. Rıfat Ilgaz'ın akıcı bir uslupla II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin siyasi durumunu anlattığı Karartma Geceleri kitabını öneririm, iyi okumalar dilerim.
Karartma Geceleri
Karartma GeceleriRıfat Ilgaz · Çınar Yayınları · 20174,480 okunma
İşte "İçimizdeki Şeytan" adlı romanıyla milliyetperverliği kötülemeğe ve Türkçüleri fena göstermeye yeltenen Sabahattin Ali böyle birisidir. Yani o bizim içimizdeki şeytanlardan birisidir. Zavallı ve saf bir şeytan...
793 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.