"Sen beni, bilmem benim tahayyülünden dahi ürperdiğim mânâda, hiç gördün mü? Sanmam. Sanmam ama bana baktın ya. Benimle ülfet ettin ya. Benimle sabahları yakaladın ya. Bana derdini, bana onu, bana aşkını anlattın ya. Beni ben olarak gördün ya. Hiçbir şey tahayyül etmiyorum. Gördüğüm bana yetiyor."
Sabahları hasta uyanmanı istiyorum Hastaysan eğer, yaşıyorsun demektir.
Reklam
Sevgi Duvarı Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi Dilimizde akşamdan kalma bir küfür Salonlar piyasalar sanat sevicileri Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni Yakanda bir amonyak çiçeği Yalnızlığım benim sidikli kontesim Ne kadar rezil olursak o kadar iyi Kumkapı meyhanelerine
"İnsan en çok sabahları arar sevdiği kadını." Diyor birisi, katılıyorum o sabahlara. Öğleler kaba yaşanır; kalındır. Akşamüstleri ince, hüzünlü. Çiçekler alınıp verilebilir. Sabahtır yalnızlık. Nasıl sabah, nasıl yalnızlık? Ve şiirsel hiçbir yanı yok sanılır! Var mıdır? Vardır. Vardır ama çiçeklerle değil. Kendi başına, zımparataşı gibi acımasız. Ne aklıma gelse bir bakıyorum unutmuşum! (...) ''Her şeyden biraz kalır'' diyor birileri, Çoğulluk haklılıktır. Kavanozda biraz kahve, Kutuda biraz ekmek, İnsanda biraz acı.''*
İlkokulun beşinci sınıfındaki öğretmenine benziyordu: yumuşak, genç bir kadın. Sabahları sokaklarda simit sattıktan sonra okula gelen Kürt Muhittin, adını 'Çekirdeksiz' takmıştı. Sınıfın büyüğüydü. Başöğretmen gelmişti bir gün, dövmüştü. 'Anası oğlan doğurmuş, Zebercet hamur yoğurmuş' derdi. Kadının adını yazdı. Ne dersi veriyordu kimbilir; yetişkin erkek öğrenciler nasıl dinlerdi?
Soğuk kış sabahları sıkıcı olur. Hele bir de gökyüzü tirşeleşmişse ve bir perde gibi kırışan çamurlu yollar hiç bitmeyecekmiş gibi önünde uzayıp gidiyorsa daha da sıkıcı olur.
Sayfa 159
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.