"Sağlam zemine oturmayan sistemler sabun köpüğü gibi gelip geçicidir."
Sayfa 40·Kitabı okudu
Kalbin unuttuğu ama ellerin hâlâ hatırladığı dokunuşlar
Cihangir’in elleri, sabahın usul serinliğinde Süveyda’nın saçlarında ağır ağır gezinirken, zaman sanki bir perde gibi incecik ayrıldı iki varlık arasında. Parmak uçları, yıllar öncesine dokunur gibi,
Reklam
Savaş çıkmasaydı şimdi ne olurdum? Bilmiyorum ama şu an olduğumdan farklı biri olacağını kesin. Savaş eğer sizi öldürmüyorsa düşündürmeye başlayacaktır. Bu tarifsiz aptalca karmaşadan sonra kimse toplumu piramitler gibi ebedi ve tartışılmaz bir şey olarak göremezdi. Toplumun sabun köpüğü gibi olduğunu artık herkes biliyordu.
Sayfa 136·Kitabı okudu
İnsanı sonsuzluğa götürüp getiren bitimsiz sandığımız ve pekâlâ aldandığımız bazı sevinçleri düşünüyordum sözgelimi, budalaca hareketlerden doğan sabun köpüğü neşeleri, rastlantılardan yontmaya alıştığımız gülünesi mutlulukları, yokluğundan yola çıkarak abarta abarta neredeyse kutsallaştırdığımız kof doyumları ve daha birçok akla gelmedik şeyi ve şeyleri kimi zaman aydınlatıp kimi zaman karartan öteki şeyleri düşünüp, bütün bunları kör bir aşa sallayışından başka hiçbir anlama gelmeyeceğini kendi kendime bir kere daha tekrarlıyordum.
Sayfa 204·Kitabı okudu
𝔻𝕠𝕤𝕥𝕝𝕒𝕣 𝕙𝕦𝕫𝕦𝕣 𝕚ç𝕚𝕟𝕕𝕖 𝕦𝕪𝕦𝕣𝕝𝕒𝕣𝕕ı.(...) Öyle aceleyle uyanmaz, sıçrayıp kalkmazlardı; ani bir hareket yapıp sistemlerini sarsmak istemiyorlardı. Uyku mahmurluğundan, hortumun ucundan dışarıya süzülen bir sabun köpüğü kadar narince sıyrılırlardı. ⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚⋆。˚
Sayfa 145
Beni sulu bir zindana kapattılar. Yanımda da azgın birini bıraktılar. Adamın son derece tedirginliğini ve geriye çekilir gibi davrandığını görüyordum. Ancak bir ara bana doğru adımlar atarak yaklaşmak istediğini anladım. Aniden kükredim. Ellerimle boğazını sıktım. Bütün avazımla "Bismillah, Allahuekber!" diyerek dişlerimi gırtlağına sapladım. Bir de baktım ki, ellerimden yavaş yavaş sıyrılıp baygın bir vaziyette yere yığıldı. Ağzından sabun köpüğü gibi sıvı kabarcıkları çıkarıyordu. Bu şekilde canavarı yere serdim. Leş gibi yerde uzanıyor, ağzından çıkan köpükler dışında nefes bile yok. Sonsuz acılar içinde kıvranan, yaralar içinde kalan ve kırbaçlarla her tarafı dağlanan ben, bu canavarı yere serdim. Her bakımdan yorgun, bitkin düşen, açlık, ızdırap ve işkence ile tanınmaz hale gelen ben, avlamak için gönderdikleri canavarı yere çaldım, Allah'ın izniyle. Şanı çok yüce Allah, bana öyle bir güç verdi ki, avlanmaya gelen dev bir canavarı yere serdim. Çetin ve korkunç bir savaştı. Bu savaşta fazilet, rezaletin canavarlığına üstün geldi. Bu da ihlas sahipleri için doğruluk ve ilahi yardım müjdesiydi. Allah'tan başka ilah yoktur. O'na sonsuz şükürler olsun! Azgın tağutlar korkuyor ve yeniliyor. Demir parmaklar arkasında ve karanlık zindanlarda her şeyden yoksun bırakılan ilahî risalet sahipleri kalplerinde sakladıkları imanla muzaffer oluyor.
Sayfa 113 - Madve yayınları
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.