Henüz on altı yaşında olmama karşın, üzülerek, şaşkınlıkla bakıyordum onlara. Düşüncelerinin sığlığı; davranışlarının, oyunlarının, konuşmalarının aptallığı şaşırtıyordu beni. Öylesine önemli şeylerden haberleri yoktu, öylesine etkileyici, öylesine şaşırtıcı şeylerden uzaktılar ki, elimde olmadan kendimi onlardan üstün görüyordum. Beni böyle düşünmeye zorlayan, incinen gururum değildi. Ve ne olur, Tanrı aşkına, "Sen hayaller dünyasında yaşarken onlar yaşamın gerçeklerini kavrıyorlardı," gibi, duymaktan artık bıktığım beylik şeyler söylemeyin bana. Bir şeyden anladıkları falan yoktu, yaşamın gerçeklerini de kavramaktan uzaktılar; inanın, beni en çok da bu çileden çıkarıyordu.