İslam dünyasında bilime şöyle bakıldı. Bilgi Allah'ın bilgisiydi, insan sadece Allah'ın insanlara verdiği kadarını bildi. O bilginin hikmeti de Allah'ın varlığını, esma ve sıfatlarını, tecellilerini görebilmek ve anlayabilmek idi. Bilgi bizi Allah'a eriştiren bir vasıtadır. Allah yolunda olmak ise üç ilkeye dayanır: Hizmet, merhamet ve muhabbet. Yani biz bilgiyle insanlara hizmet edeceğiz, insanlara hizmet ederek merhametli davranacağız. İslam medeniyetinde hiçbir meslek grubu elindeki bilgiyi insanlara hükmetmek için
kullanmamış, hizmet için kullanmış. Bir bestekâr da böyle, mimar da böyle, mühendis de böyle. Mimar Sinan eserlerinin bir köşesine "El-fakir" diye imza atıyor. Bilgisiyle hizmet ediyor: ama kendini göstermiyor. Dolayısıyla İslam medeniyeti bilgiyi, hizmet etme aracı olarak görmüş.