Zaman elimde bir aparattır, imkândır, nimettir. Vaktin babası olmak iddiasındayım, çocuğu değil. O vakti inancıma, muhabbetime göre değerlendirmek ve şekillendirmek... Önce kendi rolümü doğru oynamak..
Kemal Sayar kitaplarındaki kendinizi yazara yakın hissettiren üsluba alışkın okurlar için yeni şeyler söylemeyeceğim. Bu eserler hakkında benim en çok dikkatimi çeken nokta; Psikiyatri, tasavvuf, modern dünyanın sorunları ve medeniyetimizin bu sorunlara ilişkin cevaplarıyla ilgili çok derin konuları sıradan insanların anlayabileceği bir üslup ve
“Ruhumuz,aklî dünyanın dar ve sıkıştırılmış sınırları içerisinde hapsedilemez;kendine sığınacak bir liman arar.İşte sanat,fark etsek de etmesek de o limanlardan biridir.”
Kitapta bireyin sanatla tanışması,birey ve değer,sanatkâr,sanat eseri,toplum ve sanat,sanat ve Batı estetik’i,sanat faaliyeti olarak 7 bölümde sanata dair düşünce ve deneyimlerini paylaşan yazar,İslam medeniyet tasavvurunun sanatı ile modernist Batı’nın sanatını karşılaştırarak anlatmaktadır.
İnsanın iç dünyasında bilgi ve duygu birbirinden ayrılmaz her an içiçe girift bir yapı izleyerek etkinliğini sürdürür.
İslam medeniyet tasavvuruna göre ise sanatın klavuzu doğadır.Ve sanat,doğaya bir öykünme sanatıdır aslında.Doğa ise daimi olarak Rabbi anlatır;rüzgar onun nefesidir,yağmur rahmeti...Güneş yaratılıştır
her sabah ve heran yeniden... Uçsuz bucaksız gökyüzü Rahmanın sonsuzluğunu anlatır...Toprak ise hamurudur insanoğlunun ,toprakanadır, topraktan geldik toprağa gideceğizin yoludur...Varlıktan yok oluşa doğru bir yolculuktur.
Necip Fazıl bu yolculuğu şöyle anlatır;
“Anladım işi,sanat Allah’ı aramakmış,
Marifet bu,gerisi yalnız çelik çomakmış.”
Vesselam...
Sevgi ve Muhabbetle..
''Kalpler bir birinden uzaklaştıkça sesler yükselir, yaklaştıkça fısıltıya döner. Kavgada bağırmanın, sevgide fısıldamanın sebebi budur.''
Kapitalizm, kalplere hitap etme ilizyonuyla kendi sesinden başka bütün sesleri bastıran bir çığırtkan satıcı gibi hayatımızda var oldukça...
Diyaloglarımızın tonu, desibeli yükseldikçe...
Kendi sesimizden, kendi sözümüzden başkasına tahammül edemez hale geldikçe...
İrfani geleneğimizin ''Kalpten kalbe'' olan yollarını unutmaya hazır olmalıyız.
Sadettin Ökten:... yalnızlık, sadece bu çağa mahsus değil. Biraz derine inince insanın ne evladı, ne yari, ne eşi, ne dostu o yalnızlığı giderebiliyor, bunu anlıyorsunuz. İnsanın o muhteşem yalnızlığının içinde tek bir dostu var: O da Hâlik-ı Hakiki.
Kemal Sayar .
Diyalog şeklinde olan bu kitabın kâh Kemal hocamızın Sadettin hocamıza, kâh Sadettin hocamızın Kemal hocamıza soru sorduğu, etkin bir iyimserlik edasıyla yazılmış, yazınsal doğaçlamaların bulunduğu şahane bir eser.
Kimi yerlerde folklorik bir perspektif takındığını da es geçmemek lazım gelir.
Emek verilmiş satırlarda yorgunluk, yeis, yılgınlık, uyuşukluk, hamlık gibi kalıplaşmış ifadelere yer yok. Gözümüzü açmamız gerektiğini dile getiren fevkalâdenin fevkinde bir eser olmuş.
İnsan, anlamdan boşaltılmış bir galaksiyi ancak bu şekilde yeniden ışıklandırıp, mekanikleşmiş yalnızlığından kurtularak," Allah bes, bâki heves" denilen bir tahayyül düşüncesine ulaşabilir.
Bizlere kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi alafranga tarzı ile değil, alaturka ağzı ile vurgulattıran bu eser için her iki hocamıza şükranı borç bilirim.
Lütfen okuyunuz.
Selâm ve duâ ile.
"Bir türkü okunduğu zaman, veya birisi içten, yanık bir sesle, mesela bir akşam vakti hüzzâm bir türküyü okuduğu zaman, o bizi alır ve böyle uzun uzun Rumeli macerasının bir hududundan bir başka hududuna götürürdü eski zamanlarda."
- Sadettin Ökten
Yalnızlık, sadece bu çağa mahsus değil. Biraz derine inince insanın ne evladı, ne yâri, ne eşi, ne dostu o yalnızlığı giderebiliyor, bunu anlıyorsunuz. İnsanın o muhteşem yalnızlığının içinde tek bir dostu var; o da Hâlık-ı Hakîki.
|Sadettin Ökten ✨