aynı varlıkların duyularüstü doğası, onların bütün deneysel koşullardan bağımsız olan, dolayısıyla saf aklın ö z e r k l i ğ i n e ilişkin olan yasalara uygun varoluşlarıdır. Ve şeylerin varoluşlarını bilgiye bağımlı kılan yasalar pratik olduğundan, duyularüstü doğa, onun bir kavramını oluşturabildiğimiz ölçüde, s a f p r a t i k a k l ı n özerkliği alltında olan bir doğadan başka birşey değildir. Bu özerkliğin yasası ise ahlâk yasasıdır, bu da duyularüstü bir doğanın ve saf düşünülür bir dünyanın temel yasasıdır; bu düşünülür dünyanın izdüşümünün ise, duyular dünyasında, ama bu dünyanın yasalarını bozmadan var olması gerekir.
_Deniz bitti. En az iki yüzyıldır milletçe tam bir mirasyedi gibi yaşadık. Artık sonu geldi. Alacaklılar kapıya dayandı. Günü gün ederek har vurup harman savurduk ve değirmenin suyunun nereden geldiğine zerrece aldırmadık. Duranın durduğu yerde hep durmaya devam edeceğini sandık. Onunla ayakta durmak yerine emsalsiz bir umursamazlıkla sırtımızı
Reklam
Diyalektik Politik - Hile, Laiklik, Cahiller, Din
_Kanun ve Adalet_ _John Trenchart ve Thomas Gordon: Hukuksuz gücü savunup, keyiflerine göre hareket etmek isteyenler kadar arsız ve bencil sahtekarlar emin olun yoktur. Dilediklerine zulmederler ama kendilerine her ne zaman küçücük bir zarar dokunduğunu zannetseler, mağduriyette en gürültücü, davranışlarında ise en insafsız olanlarıdır. Ancak,
Kant'ın kitabında uğraştığı sorun, herhangi bir vahye dayanmayan ve rasyonel olan bir temele dayanan bir dinin nasıl mümkün olacağıydı; bir açıdan Kant'ın, "modern" yani "rasyonel" bir dinin nasıl olacağı sorusunu sormuş olduğu söylenebilir ve bu soru Hegel'i de yaşamı boyu uğraştıracaktır. İlk bakışta, Hegel'in öznel ve nesnel din ayrımı, Kantçı ayrımın yeniden elden geçirilmiş bir hali gibi gözükmektedir. Ama Hegel kendi görüşleri ve Kant'ın görüşleri arasında keskin bir ayrım yapar ve saf bir akıl dininin asla "öznel" bir din olamayacağını iddia eder; saf akıl tek başına bizi motive edemez, gönüllerimize işleyemez. Pratik aklın talepleri doğrultusunda erdemli bir şekilde davranmaya yönelik bir motivasyondan yola çıkan "saf inanç" fikri bu nedenle boş bir idealdir; Hegel'in deyişiyle: "İnsan ahlaki yasaya duyduğu salt saygıdan başka gerekçeler arar, bunlar kendi duyarlılığına bağlı gerekçeler olmalıdır ... bu açıdan itirazın çıkış noktası, insanlığın, hatta tek bir insanın bile, sadece ahlaki olmayan güdülerden yola çıka­rak hareket etmeyeceğidir.
_Din, tanrıdan gelen ahlaktır. İnsan ise kötü bir varlıktır ve din insana ahlaki buyruklar verir. Fakat doğasındaki kötücül irade karşısında insanın aşkın iradeye yönelmesi, onu kötülük eylemlerinden uzaklaştırmaz ve din yetersiz kalır. İnsan saf özgürlük idesine yönelmedikçe, kesin ahlaki buyrukların sorumluluğunu almadıkça kötülük kendini
NİHAL ATSIZ'IN GÖK SULTAN'I
Tarihî şahsiyetler yalnız yaşadıkları zamanda değil, kendilerinden sonra da isimleri sıkça anılan ve tartışmalara konu olan kişilerdir. Bu anlamda yakın dönem Türk tarihinin kuşkusuz en tartışmalı isimlerinin başını çekenlerden birisi de II. Abdülhamid’dir. II. Abdülhamid’in kendi iktidarı döneminde başlayan ve günümüze dek süren bu tartışmalar
Reklam
Geri13
40 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.