Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bana sorarsan aşk annedir mesela, aşkın en temiz hali, en saf hali annedir. Ben onu öyle sevdim, ama yetmedi. Yetmez.
Reklam
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
"O(Mirzabeyoğlu), bir iman şovalyesi idi."
İçime BD-İBDA ateşini düşüren o zata ne kadar teşekkür etsem azdır. Hayatıma anlam ve bereket kattı. Müsbet ne yapmış isem Kumandan'dan aldığım paya borçluyum. Siyasî duruş, ahlâkî duruş, estetik duruş yanında, iştigal saham olan dinî ilimlerde de onun tefekkürî yönlendirmesi (İBDA fikriyatı) altın değerinde idi. Hele hele Üstad'ı nasıl seveceğimizi, Büyük Doğu fikriyatının ne mânaya geldiğini Salih Mirzabeyoğlu'ndan öğrendik. Salih Mirzabeyoğlu bize sadece kendini lanse etse, onun fikrî, ilmî, ahlâkî vs. çapı kendisine inanmamız için yeterli idi. Ancak o hiçbir zaman bencil davranmadı, bize Üstad'ı anlattı, açıkladı, hakikatini meydan yerine dikti. Üstad'ı gerçekten seven bir ferdin Salih Mirzabeyoğlu'nu sevmemesi, ondan istifade etmemesi düşünülemez. Ancak sevgi saf olacak, ön yargılar, kaprisler karışmayacak. Salih Mirzabeyoğlu'nun Üstad sevgisinden öte Allah ve Resulü sevgisi saf, temiz ve pazarlıksız idi, Üstad'ı da bunun için seviyordu zaten. Onda hiçbir bencillik edası yok idi, 7/24 davasıyla oturup davasıyla kalkan bir iman ve aşk adamı idi. Onu yakînen tanıyan Mevlüt Koç ağabeyin tesbitiyle, "O, bir iman şövalyesi idi."
Sayfa 52 - Kökler YayınlarıKitabı okudu
Zarif ve Yiğit Kimselerin Güzel Yüzlere Karşı Duydukları Aşk
İnsan güzel bulunan sûretleri canlılara mahsus lezzet için severse, zina ve lutilik (oğlancılık) yapan kimseler ve bütün bozuk ahlâklı insanlar gibi, ayıplanmaya ve kınanmaya belki de cezalandırılmaya hak kazanmış olur. Fakat hoş sûreti, açıkladığımız üzere, aklî bir bakımdan severse, bu ilk müessirden ve sırf maşuktan tesir almaya en yakın olana, yüksek ve yüce işlere en çok benzeyene düşkünlüğünden dolayı, yüksekliğe bir vesile ve iyilikte sonuna kadar gitme sayılır. Bu, ince ve latif bir yiğit olması için, kendisine ustalık kazandırır. Bu yüzden, ince ve bilge kimseler arasında anlayışlı olanlardan âşık olma yoluna girmeyenler yok gibidir. Ahmaklar ise güzel insan sûretiyle kalplerini meşgul etmezler. Bu da şundan ileri gelir: İnsan, kendisinde bulunan insanlık faziletinin artmasıyla birlikte, tabiatın doğruluğundan, itidalinden ve içinde İlahî eserin gerçekten ortaya çıkmasından istifade etmiş olan sûret itidali faziletiyle kazanç bulmuş birini bulunca, kalp meyvelerinin saklılarını, saf ve temiz sevginin en iyisini almaya hak kazanır.
Sayfa 113Kitabı okudu
Şairlerin kirlettiği bu hale aşk adını vermeye kıyamadım. Adına "bağlılık" demek istedim, ama onu da mollalar ahmaklığa sürüklemişler. Burada en iyi kelimenin "yakınlık" olacağını düşündüm; iki ruhun, iki yabancının yakınlığı. Bu kelimenin "yakınlık" yapısında var olan inceliğe ve güzelliğe rağmen anlamazlar diye korktum. Neyse işte: "Sevmek" diyorum ben buna. Bundan maksadım, birbiriyle tanışık ve yakın olan iki ruhun aşkı, bağlılığı ve imanı. Herkesin saf insani benliğini oluşturan, o içten, temiz ve münezzeh mayadan başka hiçbir Maslahat ve zorunluluk yüzünden birbirlerine bağlanmayan iki insan. Tabiatın ve yaratılışın değil, birbirine yakın iki yalnızın yalnızlığının bağladığı bir bağlılık...
Reklam
Insan saf ve temiz olarak dünyaya gelir, insanın form veren dış faktörler olaylar kişiler ve yaralardır. Bunlar Biz de tortular bırakır ve bazıları bizim kişiliğimize yön verir. Bu etkiler henüz anne karnında bile başlayabilir.
"İlk kez kendisiyle tanıştığım gün acıdım Prens Lev Nikolayeviç'e, sonra bir de evinizde verdiğiniz davette olup bitenleri duyduğumda. Acıdım, çünkü sizin gibi bir insanla... mutlu olabileceğine... inanabilecek kadar temiz yürekli ve saf bir insandır. Onun adına korktuğum şey gerçekleşti sonunda: Sevemezdiniz onu; acı çektirdiniz ve fırlatıp attınız... Aşırı gururlu biri olduğunuz için sevemezdiniz onu... Yo, hayır, gururlu değilsiniz siz, yanlış söyledim, kendinizi beğenmiş olduğunuzdan sevemezdiniz onu... O bile değil: Siz handiyse... deliliğe varan bir aşk duyuyorsunuz kendinize, bunun en kesin delili de bana yazdığınız mektuplar. Böylesine sade bir insanı sevemezdiniz. Hatta belki için için küçümsediniz de onu, alay ettiniz onunla... Yüz kızartıcı duruma düşmekten, aşağılanmaktan haz duyuyor da olabilirdiniz. Daha az ayıplanacak bir duruma düşmüş olsaydınız ya da hiç böyle bir şey olmasaydı daha mutsuz bile hissederdiniz kendinizi..."
Ne güzel, ne saf
"Temiz olan aşk çok mübarektir. İnsan her aşka cevap veremez lakin aşkı üzmez de..."
19. Mektup
Sevgili Fiji, en sonki mektubunu aldığımdan bu yana, duvardaki takvimin hesabına göre tam üç ay, üç gün geçmiş. Fakat bana sorsan, üç gün zor derim. Hız çağında olduğumuzu ve zamanın dizginlerini koparmış, doludizgin koşan bir ata dönüştüğünü unutuyoruz maalesef. Daha doğrusu unutmuyoruz, kabullenemiyoruz. Yine bana soracak olsan, zamana karşı
384 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.