Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Roman okumanın asıl zevki, dünyayı dışarıdan değil; içeriden, o dünyada yaşayan kahramanların gözünden görebilmekle başlar.”
Siyasal roman sınırlı bir biçim, sınırlı bir türdür. Çünkü bana göre siyaset, en sonunda bizim gibi olmayanları kararlılıkla anlamama, romancılık ise anlama işidir. Ama romanda siyasetin sınırı yoktur, çünkü romancı hayal gücü kendine benzemeyenleri, başka cemaatlere, cinslere, kültürlere, sınıflara, milletlere ait olanları anlamaya çalıştıkça siyasi olur.
Reklam
124 syf.
·
Puan vermedi
Saf ve düşünceli okur :)
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
ile ilk kez 17 yaşındayken tanıştım art arda üç kitabını okumuştum fakat tam olarak hakkını veremediğimi düşünmüş yetersiz hissetmiştim. Buna rağmen
Benim Adım Kırmızı
Benim Adım Kırmızı
beni adeta büyülemişti, o güne kadar hiç bu tarz bir eser okumadığım için çok şaşırmış, etkilenmiştim. Böylece başladı yazarın kalemine hayranlığım. Eserlerini daha nitelikli okumak, yazarı daha iyi anlamak içinse yine farklı okumalara ihtiyaç duyduğum zamanda edindim bu kitabı. Kitap aslında Norton Konferansı’nın bir derlemesi,
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
roman okurken kafamızda neler olup bittiğine değinerek giriş yapmış ve roman sanatını okurun gözünden irdelemiş. Romanlarında kurduğu merkezi, karakterlerini, zamanla ilişkisini, eşyalarla, ‘şeyler’le derdini, romanı nasıl nitelendirdiğini, niçin yazdığını, okura nasıl baktığını detaylandırmış. Roman sanatını kurma aşamasında romancıyı “saf romancı” ile “düşünceli romancı” olarak ayırmış ve aslında romancının tamamen saf ya da düşünceli olamayacağını anlatmaya çalışmış. Edebiyatın demirbaşı sayılan eserlerden örneklerle romancının biçemini, roman kurmanın nasıl’ını anlatmış. Kitabı okuduktan sonra romanlarında kullandığı mekanları, zaman dilimini, romanın merkezini oluşturma şeklini daha iyi anladım ve yazarı daha iyi tanıdığımı hissettim. İlgisi olanların keyifle okuyacağına inanıyorum.
Saf ve Düşünceli Romancı
Saf ve Düşünceli RomancıOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20191,007 okunma
Edebi romana, büyük romanlara, hayatı anlamlandıracak bir rehber gibi ihtiyaç duymamızın nedeni, kendimizi dünyada evde hissedemememizdir.
Sayfa 87
Kimsenin okumadığı bir romanı okumak bizde yazarına bir iyilik ediyormuş izlenimi uyandırdığı için, kitabı daha bir gayretle ve hayal gücümüzü daha çok çalıştırarak okuruz.
Sayfa 78
Romana ruhumuzdaki “saf” yanla ne kadar çok kapılıp inanmışsak, bu dünyanın hayali olduğunu kabul etmek de o derece hayal kırıklığı yaratır bizde.
Sayfa 68
Reklam
Ben geleneksel dünyadan modern âleme roman okuya okuya geçtim. Bu, ait olmam gereken bir cemaatten kopup yalnızlığa geçmek anlamına da geliyordu.
Sayfa 64
Kutsal metinler “Önce söz vardır.” der. Roman sanatı da, sanki “Önce resim vardır ama onu kelimelerle anlatmak gerekir.” demektedir.
Sayfa 63
Bir kişiyi anlamak, ahlaki yargıdan önce, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır.
Sayfa 42
Roman okurken ahlak manzaranın bir parçası olmalıdır; kendi içimizden gelen ve roman kahramanları yönelen bir şey değil.
Reklam
Romanın yalnızca bizim için yazıldığı duygusu
Özellikle edebi değeri yüksek romanlarda, metin ile kurduğumuz yoğun ilişki, biz okurlara kendi özel başarımızmış gibi gelir.
Roman yazmak, okuyucunun beklentileri ile satranç oynamak, okuyucunun beklentisini tahmin edip ona karşı çıkmak ve yaşanmış deneyim ile hayal edilmiş şeyi ustaca ve bilgece karıştırma işidir.
Sayfa 28
Kafamız hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar.
İnsan Dostoyevski’yi hem kendini kaptırarak hem de hayatın tam böyle olmadığını düşünerek okur.
Sayfa 39
Edebi romanlar bize hayatı ciddiye almayı, her şeyin elimizde olduğunu, kişisel kararlarımızın hayatımızı şekillendirdiğini göstererek öğretir.
Sayfa 37
1.420 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.