Bu gün Kıbrıs'a giderseniz. Rum dulların ve Türk dulların farklı alfabelerle yazılmış ama benzer bir talebi içeren mezar taşlarını bulabilirsiniz hala:
Kocamı bulursanız, lütfen onu yanıma gömün.
Aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin... Yolları zorlu ve dik olsa da.
Kanatları sizi sardığı zaman, ona teslim olun. Tüyleri arasına gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da. Hem aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın. Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgârı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle.
Çünkü aşk taçlandırıldığı gibi çarmıha da gerer
"AŞK'ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk.
Ya tam ortasındasındır, merkezinde,
ya da dışındasındır, hasretinde..."
Mimarbaşı Sinan sadece bina yapmayı öğretmekle kalmıyordu onlara; aynı zamanda ruhlarındaki yaraları da tamir ediyor, çürümüş, viran olmuş kısımları da onarıyordu. Sabırla, sebatla…
Hiç kuyuya vurmuş yavru kaplumbağaları gördün mü? Bütün güçleriyle yürümeye devam ederler, ama istikamet yanlıştır. Onları denize, ait oldukları yere döndürecek bir ele ihtiyaç duyarlar.