Safure

E: Ben artık buna daha fazla devam edemeyeceğim. V: Öyle sanıyorsun. E: Ayrılsak mı birbirimizden? Daha mı iyi olur sanki? V: Kendimizi yarın asarız. Godot gelmezse. E: Ya gelirse? V: Kurtulacağız.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Şu anlattığınız hikayelerinizle beni yeterince zehirlemekten vazgeçemediniz mi? Çok saçma. Ne zaman! Ne zaman! Günün birinde! Yetmez mi! Her gün bir diğeri gibi. Birinde o dilsiz oldu, bir diğerinde ben kör. Bir gün hepimiz sağır olacağız. Bir gün doğmuştuk, bir gün öleceğiz, hep aynı gün, aynı an, bu size yetmez mi? Bir ayağımız çukurda dünyaya getirirler, güneş parıldar bir an ve sonra tekrar gece olur.
Sayfa 126Kitabı okudu
Başkaları acı içindeyken ben uyuyor muydum? Yarın uyandığımda ya da uyandığım sandığımda, bugün olanlar hakkında ne söyleyeceğim? Dostum Estragon’la gece olana kadar Godot’yu beklediğimi mi? Pozzo’nun hamalıyla birlikte geçip bizimle konuştuğunumu? Belki de. Ama bu anlattıklarımın içinde ne kadar doğruluk payı olacak? O hiçbir şeyin farkında olmayacak. Yediği tekmelerden söz edecek, ben de ona havuç vereceğim. Bir ayağımız mezarda, zor bir doğum doğrusu. Mezarcı çukurun dibinde forsepsi yerleştirir. İhtiyarlığa vakit var daha önümüzde. Hava çığlıklarımızla dolu. Ama akışlanlıklar duyarsızlaştırıyor insanı. Bana da bir başkası bakarak uyuyor, der. Kendisi de uyuduğunun farkına varmadan uyuyor, hiçbir şey bilmiyor.
Sayfa 127Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevgiden söz aç. Ne çıkar; o seni anlarsa değil, sen onu anlarsan bir şeyler olacak.
Sayfa 116Kitabı okudu
Dülger balığının ölüm hali uzun sürüyor. Sanki balık, şu hava dediğimiz gaz suya alışmaya çalışmaktadır. Hani biraz dişini sıksa alışması bile mümkündür gibime geldi. Bu iki saat süren ölüm halini, dört saate, dört saati sekiz saate, sekiz saati yirmi dörde çıkardık mıydı; dülger balığını aramızda bir işle uğraşırken görüvereceğiz sanıyorum. Onu atmosferimize (suyumuza) alıştırdığımız gün bayramlar edeceğiz. Elimize görünüşü dehşetli, korkunç, çirkin ama aslında küser huylu, pek sakin, pek korkak, pek hassas, iyi yürekli, tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden böbürlenerek onu üzmek için elimizden geleni yapacağız. Şaşıracak, önce katlanacak. Onu şair, küskün, anlaşılmayan birisi yapacağız. Bir gün hassaslığını, ertesi gün sevgisini, üçüncü gün korkaklığını, sükununu kötüleyecek, canından bezdireceğiz. İçinde ne kadar güzel şey varsa hepsini birer birer söküp atacak. Acı acı sırıtarak İsa’nın tuttuğu belinin ortasındaki parmak izi yerlerini, mahmuzları, kerpeteni, eğesi, testeresi ve baltasıyla kazıyacak. İlkçağlardaki canavar halini bulacak. Bir kere suyumuza alışmaya görsün. Onu canavar haline getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayacağız.
Reklam
Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları…
Yıllar da durulmayan istasyonlardan geçer gibi geçiyor be!
Günlerden pazartesi. Yine vapurun alt kamarasındayım. Yine hava karlı. Yine İstanbul çirkin. İstanbul mu ? İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele yağmurlu günlerinde. Başka günler güzel mi, değil; güzel değil. Başka günler de köprüsü balgamlıdır. Yan sokakları çamurludur, molozludur. Geceleri kusmukludur. Evler güneşe sırtını çevirmiştir. Sokaklar dardır. Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek. Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.
Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orda, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz… Tanrı da acıyacak bize ve biz seninle canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayatta kavuşacağız ve burdaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz.
Köpeğin anlayamayacağı (pazar günlerinden oluşan bir ayda, diye düşünüyor David), burnunun ona duyuramayacağı şey, hiçbir özelliği yokmuş gibi duran bir odaya girip de nasıl bir daha dışarıya çıkamayacağı. Bu odada bir şeyler oluyor, ağza alınamayacak şeyler: Burada ruh bedenden çekip çıkartılıyor; bir an havada asılı duruyor, kıvranıyor, bükülüyor; sonra emilip gidiyor. Bu oda gerisinde kalıyor, kişinin içinden geçerek yok olduğu bir delikten başka bir şey olmayan bu oda.
Sayfa 257Kitabı okudu
Reklam
Yağma; savaş tazminatı; yeniden dağıtım kampanyasının bir başka örneği. Şu anda ayakkabıları kimin ayağında acaba? Beethoven ile Janacek kendilerine birer yuva buldular mı, yoksa çöp kutusuna mı fırlatıldılar?
Sayfa 208Kitabı okudu
Çocukken gazete haberlerinde gördüğü tecavüz sözcüğü üzerinde uzun uzun durduğunu, tam olarak ne anlama geldiğini çözmeye çalıştığını, aslında yumuşacık bir harf olan v’nin, hiç kimsenin yüksek sesle söyleyemeyeceği kadar dehşet verici olan bir sözcüğün ortasında be aradığını merak ettiğini hatırlıyor.
Sayfa 190Kitabı okudu
Yine aynı duygulara kapılıyor David: kayıtsızlık, umarsızlık ama aynı zamanda bir hafiflik, sanki içini bir şey kemirmiş de geride yalnızca kalbinin aşınmış kabuğu kalmış gibi. Bu durumdaki bir insan, diye düşünüyor, ölüleri geri getirecek sözcükleri, müziği nasıl bulabilir?
Sayfa 185Kitabı okudu
Bir öfke rüzgarı geçiyor içinden, öyle ani ki şaşırıyor David. Bahçe belini eline alıp bendin zeminindeki çamurlu otları tarıyor, alıp omzunun üstünden duvarın dışına atıyor. Zorla hiddetleniyorsun, diye uyarıyor kendini, Kes şunu! Yine de içinden Petrus’un boğazına sarılmak geliyor. Benim kızım değil de senin karın olsaydı, demek istiyor ona, piponu tıklatıp böyle sözlerini tarta tarta konuşmazdın. Irzına geçmek. İşte Petrus’un ağzından almak istediği sözcük bu. Evet, bu bir ırza geçmekti, demesini istiyor Petrus’un; evet, bu bir tecavüzdü.
Sayfa 143Kitabı okudu
Ama düşünceleri o üç saldırgana gidiyor, o üç hayduta, büyük olasılıkla bir daha asla görmeyeceği; ama artık sonsuza kadar hayatının ve kızının hayatının bir parçası olacak o adamlara.
Sayfa 132Kitabı okudu
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.