Ağaçlarla çevrili bir yere taşınınca fark ettim ki, onları pek tanımıyorum. Her sabah sincabın büyük bir aceleyle tırmandığı -gerçi o her şeyi büyük bir aceleyle yapıyor- ağaç meşe mi, kayın mı, diş budak mı? Ağaçları anlatan bir çocuk kitabı aldım. Her şeyi, felsefeyi bile, sanat tarihini bile çocuk kitaplarından öğreniyorum artık. Hem basit
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
Reklam
İnsanların yoğun bakışları ve sağanak yağmur altında yolunu kaybetmiş bir berduş gibi Kolombo sokaklarında yürürken, karşıma çıkan ilk yere girip sığınmaya karar verdim. Çok geçmeden kapıları açık bir Budist tapınağına rastladım. Çekingen bir turist edasıyla yavaşça girdim içeriye. Yağmurluğumu çıkardım ve soluklanmak için köşede yer alan kilimin
Baharın ilk günlerinde sokaklarda yalınayak yürüyen birçok çocuğa rastlayabilirsiniz. Üsterindeki güzel kıyafetler, yalınayak gezmelerinin sebebinin fakirlik olmadığını kanıtlar. Yüzlerinde bizim çocuklarımızdaki halsizlik, yorgunluk ve solgunluktan eser yoktur. Çocuklar beyaz mantarlar gibi, bir başka deyişle, en sert hamurdan itinayla yapılmış gibi sağlıklı bir şekilde büyürler.
Ağaçların çoğu, yeraltında yaşayan mantarlarla simbiyotik ilişki içerisindeydi. Simbiyotik ilişkide, tüm taraflar bir şekilde bu ilişkiden fayda görmekteydi. Mantarlar yeraltı boyunca gönderdiği miselyum ve liflerle topraktan fosfor, nitrojen gibi maddeleri ağaca taşı yordu. Ağaç da bu maddeleri kendisi için kullanıyordu. Peki, mantarların bu ilişkiden akarı neydi? Çok iyi oldukları için mi ağaçlara yardım ediyorlardı. Aslında cevap hayırdı. Normalde mantarlar fotosentez yapamazlardı. Kendileri fotosentez yapa madıkları için ağaçların fotosentez sonucu ürettiği maddeleri kullanırlardı. Böylece her iki tarafa fayda sağlayan harika bir ilişki ortaya çıkmıştı. Bunlar zaten normal biyolojik bilgilerdi. Suzanne Smard'ın ortaya çıkardığı ise ağaçların bu mantarlar aracılığıyla inanılmaz bir iletişim ağı kurduğuydu. Ağaçlar bu mantar ağı sayesinde kaynaklarını paylaşabiliyordu. Mesela ağdaki yaşlı ana ağaçlar bu sistem yoluyla küçük fidanlara bir miktar destek gönderip hayatta kalma şanslarını artıriyorlardı. Hasta ya da ölmek üzere olan ağaçlar yine bu sistem aracılı ğiyla kaynaklarını daha sağlhklı komşularna aktabiliyorlardı. Bu mantar ağı diğer bitkilerce de kullarılabiliyordu. Yani bir bitki saldiya uğradığında çeşitli kimyasal maddeler salgılayarak komşularına haber veriyordu. Tüm ilişki ağlarında olduğu gibi bu mükemmel sistemi kendi çıkarları için kullananlar da vardı. Bazı orkide türleri bu ağı hackleyerek komşularının kaynaklarını çalıyorlardı.
Determinizm ve rastlantısallık bilimsel anlayışımızın sınırları dahilinde pastayı aralarında paylaşır ve "özgürlük" için bir parça bile ayırmazlar. Kutsanan "özgürlük" kelimesi, tıpkı "ruh" gibi elle tutulur herhangi bir anlamdan yoksundur. Özgürlük sadece insanların uydurduğu hayali hikayelerde vardır. Özgürlük son
Sayfa 295Kitabı okudu
56 öğeden 61 ile 56 arasındakiler gösteriliyor.