Öncelikle, yaptıklarınız sayesinde değer kazanamazsınız. Başarılar size tatmin getirebilir ama mutluluk değil. Başanlara dayalı özgüven "sahte" bir güvendir, gerçek değildir! Depresyonda olan birçok başarılı hastam buna katılacaktır. Ayrıca benlik değeriniz görünümünüze, yeteneğinize, şöhretinize veya servetinize de dayalı olamaz. Marilyn Monroe, Mark Rothko, Freddie Prinz ve birçok ünlü intihar kurbanı bu acımasız gerçeği ispat etmişlerdir. Aşk, onaylanma, arkadaşlık veya yakın, şefkatli insan ilişkileri kurabilme kapasitesi de doğuştan gelen değerinize hiçbir şey eklemez. Depresyondaki bireylerin büyük bir çoğunluğu aslında çok sevilen insanlardır, fakat bu hiç işe yaramaz; çünkü, kendilerini sevmezler ve kendilerine güvenleri eksiktir. Aslolan, ancak kendinize verdiğiniz değerin nasıl hissettiğİnizi belirlediğidir.
''Erkek, kadının kendisine gösterdiği sahte cinsel
ilgi karşılığında bulaşıkları ve çamaşırları daha sık yıkayacağına söz verir.
Yine de, hangi şartlar sunulursa sunulsun, ödüllendirilmeyi hak edecek
şekilde ne kadar büyük bir dış çaba gösterirse göstersin, kadın için gerçek
arzu orada değildir.
Aslında, itaat etmesi için bu kadar çaba sarf edildikten
sonra arzuya sahip olmadığı için kendini daha kötü hissetmektedir. Arzusu
bir zorunluluk haline gelmiştir.
Müzakere edilmiş arzu sadece zorunlu itaate yol açar.
Bu yüzden müzakere sonrası kadının cinsel tepkisi genellikle çok cansızdır ve
hatta daha fazla hayal kırıklığına uğramasına neden olur.''
“Hiçbir zaman gerçek heyecanı sahte duygulardan, samimiyi gülünçten ayıran çizgiyi aşmaz ya da geri döner, kalpsizliğin, kurnazlığın, güvensizliğin, bayağılığın kurak toprağına düşmezdi. ”
Neden aniden Alaska'ya döndüm ve neden sahte totem direklerine bakmak için beni bir yere götürmekte ısrar eden birinin arabasına binmiş gidiyorum? Günlerin, haftaların, ayların ve yılların sırasını kaybettiğinizde böyle oluyor galiba.
“Babam her daim tehlike ararken, ben güzelliği görürdüm; hem toprakta hem de diğer insanlarda. Her şeyde. Beni her ne kadar bu yönde eğitmeye çalışsa da zihnimi asla bu şekilde kul lanmaya alıştıramamıştım.”
ianın saldırısından sonra bile bunu yapmamıştım. Hayes çayından bir yudum aldı. “Bu karakterinin güçlü olduğunu gösteriyor.” Elimi göğsüme götürerek sahte bir şekilde nefesimi tuttum. “Hayes Easton, bu bir iltifat mıydı? Dikkatli ol, benden gerçekten hoşlandığını düşünmeye başlayabilirim.” O tanıdık kaş çatışı geri döndü. “Senden hoşlanmadığımı hiç söylemedim.”
Her günü sahte bir şekilde yaşasan da yine de kandıramadığın kaygı bulutlarının oluşturduğu şişkinlik, yüreğinin derinliklerine sıkıştığı için ondan kurtulamazsın.
Kağıt toplayan adamlar gibi sokaklarda,
Yüreğinin en kuytu sokaklarında topluyordum ismimi,
Hafızamda çizdiğim sevdamızın resmini,
Hayallerimin duvarına bir bir asıyordum,
Hani begonvilli o dar sokaklarda tutmuştun ya ilk gözlerimi..
Sözlerim gözlerinin esiri olmuştu sanki,
Paramparça uykularımda,
Trafik ışıklarında mendil satan çocuklar gibi,
Yalnızlığımı satıyordum sahte dostluklara,
Aşkların kavşağında o sahte ışıklara..
.
.
.