Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu heba,
Yola geldim lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.
Ağlayıp nâlân edip düştüm yola tenha garib,
Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran bîhaber.
~Niyazi Mısrî
ATATÜRK’ümüzün aramızdan ayrılışından bu yana biz devrimleri, değil ileriye götürmek yerinde tutamadık.
O, koşmayı emretti. Biz sırt üstü yattık.
O, milli şuur, millî vicdan ve millî birlik dedi. Biz bunların hepsini parçaladık.
O, vatana bakın, ormanları koruyun, sanatı, ziraati, kültürü ileri götürün dedi.
O, gerici şeyhi, dervişi ve kara
Risale benim için deniz yolculuğunda etrafı türlü ferahlatıcı amillerle çevrili sekine verici bir serüven oluyor..
يَا بَاق۪ٓى اَنْتَ الْبَاق۪ى
cümlesindeki hakikatleri birkaç nüktede beyan ediyor ki insanın sırtından yükleri iniyor gibi bir rahatlık veriyor. "bir ameliyat-ı cerrahiye hükmünde kalbi masivadan tecrid ediyor, kesiyor."
اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا...
"Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik... (Kaf Suresi: 6.)
Sonra göğün yüzüne bak, nasıl sükûnet içerisinde bir sessizlik, hikmet içerisinde bir hareket, hasmet içerisinde bir parıldama, ziynet içerisinde bir tebessüm göreceksin. Bunlar intizam-ı hilkat, ittizan-ı sanat ile beraber olmaktadır. Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.
Allah birdir, mülk onundur, vücud onundur, her şey onundur.
Kalp, akıl, şuur sahibi olan bir adam, bu ciheti düşünürse anlar ki bir şeyden çok şeyleri icad edip çıkartmak ve çok şeyleri bir şeye tahvil etmek ancak her şeyi halk eden ve her şeyi yapan Sâni'e mahsus bir sikkedir.
*****