Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dünya gözümüzün önünde sürüm değiştiriyor. Ne demişti şair İsmet Özel; Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
''Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ''sevda'' da boğulur.'' Şair Cemal Süreya
Reklam
İnsanın çok basit hayat yaşadığı çok eski zamanlarda yazı yazmanın bilinmediğini; bu çok eski zamanlarda insanın edindiği bilgilerin bir bölümünün kendi yaşam deneyimlerinden, bir bölümünün de kendisinden önceki kuşağın öğrenip belleğinde sakladığı bilgilerden edindiğini biliyoruz. Yazının olmadığı bu eski zamanlarda insanın yaşamdan edindiği deneyimlerini bilgiye dönüştürüp saklamasında en büyük yardımcısı şiir oluyor. Sözü uzatmayan, zengin açımlamalara yatkın bir biçimde, çok incelikle ifade edilmiş, akılda kalması için de uyaklı, ritimli söz dizeleri, deneyimlerin bilgiye evrimlendirilip toplumun belleğinde saklanmasını kolaylaştırıyor. Araplarda, Cermenlerde, İskandinavya'nın eski kavimlerinde şair sözcüğünün bilen insan anlamına gelmesi bu hayat pratiğindendir. Yazının henüz bilinmediği bu "sözün demokratik hayatında " insan ile insan adasında kurumsallaşan eşitsizlik henüz yoktur.
Sayfa 196
Bugüne kadar hiçbir heykeltıraş, hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante bana bu nihai ümitsizliği, yeryüzünün bu nihai sefaletini, yağmura teslim olup kendini tek bir hareketle bile koruyamayacak kadar kayıtsız ve yorgun duran bu canlı insan kadar etkileyici hissettirmemişti.
Şiir ve ümitlenme arasında tam bir bağdaşmazlık vardır; şair de yaman bir çürümenin kurbanıdır
Şâir ve nesirci, halkın iz'ânına gerilemeyecek; bilakis halk, onların idrâkine yükselmeyi hedef bilecek..
Reklam
Şair inanmak demişti son mısralarını bitirirken. Belki de gizli bir mesajdı anlayana, görene, hissedene.
Bir gün, bir yemekte, Sabık Şair'e "İslâmiyet deyince benim burnuma ayak kokusu gelir!" sözünü söyleyen ve "o senin burnuna gelen, İslâmiyet'in değil, ciğerindeki ufûnetin kokusudur!" cevabını alan Falih Rıfkı, bu defa şu karşılığa muhataptır: - Vücudunda, kalemini sokacağın ve gizleyeceğin ve onu kullanmayı gençliğinde pek iyi bildiğin bir menfez ara ve sus! Yoksa, seni, ruhî ve uzvî bütün fuhş menfezlerinle beraber ve çırılçıplak, ressam eline ve muharrir kalemine teslim etmek boynumuza borç olsun!
Sayfa 307 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okuyor
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Ne hürriyeti, ne müsâvâtı hatta ne o yoldan gelecek şöhreti isteyen”, “Yâ Râb! Bana bir ses yaratan kudreti ver” diyen, yine kendi tabiriyle “yeryüzünde yegâne ihtirası, milletinin lisanında istediği gibi bir kaç manzume meydana getirmek” olan Yahya Kemal’in Kendi Gök Kubbemiz’i, gücünü mazinin ve ananenin büyük mirasından alan fakat gününün sade ve beyaz diliyle söylediği şiirlerini toplar. Millet, tarih, vatan gibi kavramları daima “medeniyet” perspektifinden yorumlayan, vârisi olmakla gurur duyduğu bu medeniyeti asırlar boyunca inanç, sabır ve ustalıkla yoğuran Fatih’ler, Itrî’ler ve Sinan’larla beraber yaşamış olan şair, bu kitaba aldığı şiirleriyle okuyucusunu da “cedleri”nin mağfiret iklimine sokar. Kitabın ismi gibi bir bölümü de “Kendi Gök Kubbemiz” Yahya Kemal’in tarih, vatan, milliyet, fetih mefhumları ve en güzel cepheleriyle İstanbul’la; ikinci bölüm “Yol Düşüncesi” ölümle; üçüncü bölüm “Vuslat” ise aşkla ilgili şiirlerin yer aldığı kısımlardır. Fakat bütün bu bölümler ve şiirlerde Yahya Kemal aynı duyuşun insanı ve şairidir. İstanbul, Türklüğün bir harikası ve şahikası olduğu; kadın, zarafetinde bir medeniyeti aksettirdiği, ölüm de vatan toprağında munisleştiği için güzeldir...
Kendi Gök Kubbemiz
Kendi Gök KubbemizYahya Kemal Beyatlı · İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları · 19833,563 okunma
Reklam
Sıcak kalp ve serin kafaya ihtiyacımız var. İyi ile kötüyü ayırt edebilmek için sıcak kalp, hata yapmamak, yanlış düşünülmeden adım atmamak için de derin kafa gerek. Bu sebeple, hüküm vermek için sıcak kalp ve serin kafanız olsun. Şimdi aklıma, benzer sıkıntılarla karşı karşıya bulunan ve halkı karşısına çıkan bir şair hakkındaki hikaye geldi. O zaman demiş ki: Esir mi, yoksa özgür mü olmak istyorsunuz? Yeminle bitirmiş ve ben de böyle bitiriyorum. Büyük Allah'a yemin ederiz ki köle olmayacağız!
HİS YALANCISI
Patlayan kabuk adına, Düşen gökyüzüne, Tüten bulutlara, Üflenmiş umutların siyahında. Bir çelişki var, Biraz sakinleşir durur, Kozyatağı üzerinde.
Şiir yazma heveslilerinin başka bir ülkeyle karşılaştırılınca şaşırtıcı sayılara vardığı, herkesin kendini şair sandığı bir yer Türkiye.
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat her şeyi gördüm içim rahat gök yarıldı, çamura can verildi
Sen Sen Sen
Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa, sormasa beni Sen gelsen yeter. (...) Yüreğim seninle yaylalar kadar serin Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam, Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam Sen dolsan yeter. (...) Duymasa da hiç kimse şair gönlümün Sende karar kıldığını Ve içimin şerha şerha yarıldığını Sen bilsen yeter...
Yavuz Bülent Bakiler
Yavuz Bülent Bakiler
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.