Sufi şairler, insanı bulmaktan bahsederler. İnsanı kim bulacak? İnsanın kendisi. Nerede arayacak insanı? İçinde. Yunus'un, "Bir ben vardır bende benden içeru!" demesi bu arayışın şair tarafından yapıldığını ve içindeki o mâye-i iman ile var olan insanı bularak aydınlandığının işaretidir. Peki, insanın içindeki insanı bularak irfana sahip olması nasıl mümkün olacaktır? Buna da Osman Kemali, bir şiirinde şöyle cevap veriyor:
Aşkdır insanlığın emin elçisi
Kendinden kendine gider yolcusu
O korkunç yolların aşkdır kolcusu
Ne akıl kalır o yerde ne vicdan
…
Ateş etmeyin diyorum
Bir diyeceğim var
Gözlerimi bağlamayın
Son defa görmek istiyorum insanı
Göğü, güneşi, denizleri
Ve bu son ölümün olsun diyorum
Bir daha öldürmeyin beni.
Kibritim ıslak
Sigaram yanmıyor
Ne olur bir ateş verin
Bu ilk aldanışım değil
Bu ilk sönüşü değil umutlarımın
Ben bu denizin son kıyısıyım.
Bir cam kırıldı uzakta
Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı
Bütün şiirlerim anlamsız şimdi
Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz
Hiç bir şey artık avutamaz beni
Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil
Son şair de kırdı son kalemini
Sosyal medya gündemlerinden, fenomenlerden, modadan vs hiç haberim yok. İlgimi de çekmiyor.
Şair; "belli ben bu çağın yabancısıyım" derken beni kastetmiş olmalı
Şaire sormuşlar:
Yüzü mü güzel olmalı, huyu mu?
Şair cevap vermiş:
Çayı güzel olmalı, çay mühim..
Biri de demiş ki:
Huyu güzel olsun, ben çayı demlerim.
şair, şiir, aşk, şehvet, romantizm,
ve gözlerin sana bakınca kendinden geçen ben, sanırım bu bir stendhal sendromu veya tanrıyı görmüş Musa peygamber kıssası...
Herkesçe malumdur ki Yunanlıların anlattıkları, inandıkları, dünyanın da seve seve okuduğu mitoslarının yazarı Hesiodos ile kör şair Homeros'tur. Yunan mitolojisi bilimden
halka, yazıdan söze doğru bir yol katetmiştir. Sözden kitaba
değil, kitaptan söze geçmiştir. Bugün dünyanın her köşesinde
sevile sevile okunan, çizgi filmlerin, macera filmlerinin sevimli kahramanlarına dönüşen Yunan mitosları Ege kıyılarında, Anadolu'da yaşayan Firiglerin, Hititlerin, Hurrilerin vb. eski
halkların ortak malıdır.
'Yoruldum.' demiş şair.'Seni sevmekten yoruldum.' Artık üşeniyorum bak seni sevmeye bile üşeniyorum gönlümü küstürdün.Çok acı çektim bir daha çekmek istemiyordum.
“Atlas Okyanusu’nun dibinde bir kitap yatıyor.Anlatacağım işte onun hikayesi.” diyerek yazar kitabına başlıyor ve bu hikâyenin içine okuyucuyu da çekiyor.
Semerkant kitabı, tarihe damgasını vuran üç İranlının şair, astrolog ve matematikçi Ömer Hayyam, Selçuklu veziri Nizam-ülmülk ve Alamut kalesinden dünyaya terör estirmiş Hasan Sabbah’ın hikâyesini anlatıyor.
Kitap, anlattığı olaylar itibariyle tarihi bir roman.
Kitapta anlatılanların gerçekliği her ne kadar tartışılsa da bu üç İranlının aynı dönemde yaşadığı bilinen bir gerçek.
Kitap 4 bölümden oluşuyor.İlk bölümde Ömer Hayyam’ın tarih sahnesine çıkışı, Hasan Sabbah ve vezir Nizam’la arkadaşlıkları anlatılıyor. İkinci bölümde Hasan Sabbah’ın Alamut yolculuğu ele alınmış. Son iki bölümde ise zaman 1070’li yıllardan 1900’lü yıllara geçiyor. Ömer Hayyam’ın o meşhur kitabı Rubaiyat’ın elden ele dolaşması ve Titanic gemisiyle birlikte hayat sahnesinden silinişi ile son buluyor.
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061.5k okunma
Korktuğum duygularımın başıma gelmesini daha önce yaşamıştım ama bu defa çok farklı bir şey oldu. Öngörmediğim, beklemediğim biri beklemediğim bir anda karşıma çıktı! Ve gitti.
İyi ki geldin şair ruhlu beyefendi. Ve güle güle vedalaşamadığım adam!