Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hacî Qadirê Koyî- Yüzlerce Şeyh
Yüzlerce şeyh, molla, emir ve han Zıkkımlanmak için zevk ve saltanattan İliklerine kadar sömürdüler halkı Şair! Hiçbiri seni örnek almadı Hiçbiri acı duymadı halkın acılarından
Bedreddin Destanını Nazım Hikmet, komünist düşüncenin Türkiye'de yayılacak temele sahip olmadığı savlarının ortaya atıldığı bir dönemde yazdı. Şeyh Bedreddin ve öğren­cilerinin ütopik komünizminden söz ederek şair, genel eşit­lik ülküsünün Türkiye halkının bağrında daha 15. yüzyıl­ da doğduğunu gösteriyordu.
Reklam
Ol tarz-ı acemdir olmaz i'câb Rindân-ı acem gözetmez âdâb [Ayrıca her milletin, kendisine has bir şiir havası vardır. "İranlı şair, âdâbı bit yana bırakabilir; fakat Türk için bu bir kusurdur."]
Şairliğin ne olduğuna dair:
Şair deme ehl-i dil demektir Hoş -meşreb ü mûtedil demektir Günümüz Güzel Türkçesiyle; Şair demek gönül ehli demektir, İyi huylu, yumuşak demektir.
Sayfa 175
Nedir bunun NEDENİ?!.
~•~ Neden bugün bir İmam-ı Gazali, bir Muhyiddin-i Arabî çapında bir düşünür, bilgin ve dehadan Arap topraklarında eser yoktur? Neden Mevlânâ, bir Fuzûlî, bir Şeyh Gâlib, bir Nef'î, bir Bâkî çapında olmasa bile onun eteklerine ulaşmış bir şair, bir ruh eğiticisi türk ülkesinde boy göstermemektedir? Hafız'ın, Sâdînin, Attar'ın ülkesi İran'daki bu ölüm sessizliğinin sabebi nedir? Bir İmam-ı Rabbâni yetiştirmiş bir Hindistan, neden bugün en çorak bir ruh iklimi halindedir? Hatta son büyüklük hayalleri gibi görünüp çekilen İkbal'ler, Yahya Kemal'ler ayarında veya onlara yakın düşünür ve şairlerin nesli neden kesilmiştir? ~•~
Sayfa 103Kitabı okudu
Şairlerin de (bu nesneler müzecileri) kunduracılar, marangozlar, yapı ustaları gibi bir ustaları vardır. Kan, toprak akrabalığı. Bu yüzden şairler yine şairlerle büyür. Başlangıçta bu geniş bir alana yayılır. Sonra sonra bu tek bir ozana indirgenir. Şeyh Galip, Necati'nin toprağına atar kancasını, o toprağı birlikte sürmeye başlarlar. Elbette her biri kendi duvarını da çıkar. Baudelaire yıllarını Edgar Poe'ya adar. Mallarme'nin de Poe'dur, Poe'nun demir attığı topraktır, onun da toprağı. Ahmet Haşim, Şeyh Galip'i Tarancı ile Dıranas'da Baudelaire'i görür. Her şair surlarını böyle çıkar. Böyle kendi olur.
Reklam
Şeyh Galib’in, “Güm güm öter âsmân sadâdan/Güm-geşte zemîn bu mâcerâdan” beytinde gök gürültüsü ilk mısrada “güm güm” kelimeleriyle taklit edildiği gibi ikinci mısraın ilk kelimesi olan ve “kaybolmuş” mânasına gelen “güm-geşte”nin ilk hecesi de gök gürültüsünü hatırlattığı için gizli ve sanatkârane yapılmış taklidî âhenge bir örnektir. Nâmık Kemal’in “Vatan Kasidesi”ndeki, “Hakk’a doğru duralım er kişi niyyetine!” mısraındaki “er” kelimesinin uzunca okunması, cenaze namazı kıldıran imamın sesini andırmaktadır. Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiiri de âhenkli ifadenin güzel bir örneğidir: “Artık demir almak günü gelmişse zamandan/Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan”. Burada şair bir geminin kalkışını, demir alışını aruz vezninin de yardımıyla okuyuculara derinden hissettirmektedir.
Milletler, eşit şartlara sahip olan fertler gibidirler. Gün gelir, geçmiş tecrübelerden yararlanır; büyür, ilerler ve hayırlı ilerleme meydana getirirler. Milletler, gün gelir, geçmiş tecrübelerden yüz çevirir, daha önce tecrübe edilen şeyleri tekrar tecrübe ederek ilerlemeyi durdururlar; vakitlerini boşa harcarlar, kendilerini yorarlar ve çabaları zayi olur. Bu durumu şair ne güzel de ifade etmiştir: "İbret sahneleri içeren tarihi oku! Geçmişi hakkında bilgi sahibi olmayan kavim yok olur." Tarihte nice ibretler ve önemli tecrübeler vardır.
Abdurrahim Rahmi Zapsu ve Halil Hayali Modan (Motkî)
Rahmi Zapsu, şair ve yazardı. Hemen hemen o dönemde çıkan tüm dergilerde çokça milli ve dini şiir ve yazıları vardır. Hatta öyle ki, Jîn’de “Memê Alan” adlı, mitolojik ve milli Kürt edebiyatından esinlenerek iki perdelik bir piyes de yaz­mıştır. Ayrıca, İstanbul’da Doktor Abdullah Cevdet, Aziz Baban ve Ziya Gökalp’le, Sultan Mahmud türbesinin
Bazı Kürt Şahsiyetleri
Osmanlılar devrinde 1908’den 1920’lere kadar İstanbul da bi­rçok Kürt cemiyeti kurulduğunu ve cemiyetlerin birkaç dergi çıkardıklarını duymuştuk. Ama esasta hiçbir bilgimiz yoktu. Kürt Teali Cemiyeti, Kürt Hevî Cemiyeti, Kürt Talebe Heyî Ce­miyeti ve Kürt Kadınlar Cemiyeti gibi. Bir de, bu tarihler arasında Kürdistan, Roja Kurd, Hetewa Kurd ve Jîn dergileri çıkmıştır. Bu dergilerde çok değerli Kürt şair ve yazarlarının yazı yazdıklarını duymuştuk. Ayrıca, o zamana kadar el yazma olan “Dîwana Cizî- rî” ve büyük şair Ehmedi Xanî’nin “Mem û Zin” ve “Nûbara Biçûka” adlı eserleri basılmıştı. Yine, Yusuf Ziyaeddin Paşa Elxalid’in de, “Hediyetul Hamidiye fi Lugatul Kürdiye” adlı Arapça izahlı Kürtçe grameri ile Kürtçe-Arapça bir sözlük basılmıştı. İşte bütün bu eserleri bulup bir araya getirmek ve yazarlarını ta­nıtmak istiyorduk. Gerçi bu yazar ve müteşebbislerin çoğu ya idam edilmiş veya yurt dışına kaçmışlardı. Ancak, İstanbul’da köşe bucakta üç-beş kişinin kaldığını duymuştum. Bunlar, Sulta­nahmet Camii başimamı Şeyh Şefik Arvasi, Profesör Şükrü Ba­ban, Halil Hayali Modan, Bedirxan Paşa’nın hayatta kalmış tek oğlu Murat Bey, Profesör Mehmet Mihri Hilav ve sonradan ka­yınpederim olacak Abdurrahim Rahmi Zapsu idiler.
Reklam
- Yirminci asırda ne "Diyojen" lik para eder, ne "Ezop" luk, ne "Nasreddin Hoca" lık, ne "Şeyh Sadi" lik, ne "Lafonte" lik, ne "Behlül Dana" lık, ne "Kavuklu Hamdi" lik... Yirminci asırda para eden şey, yalnız tilkiliktir tilkilik: Tilki olabiliyor musun, tamamdır keyfin! O zaman çakalı da, kurdu da, ayıyı da, aslanı da, kaplanı da, fili de karşında susta durdurursun! Bundan yıllarca önce şair Dertli İbrahim: "Dedirdin tilkiye pes kara bahtım!" diye tevekkeli dememiş! Bu zamanda tilki isen işin ayna, değilsen kumda oyna!
452 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.