Kitap; eşini savaşa gönderen Cemile’nin, savaştan dönen, köye yeni gelmiş gazi Danyar ile olan aşkını anlatıyor. Fransız Şair Louis Aragon’a göre bu kitap dünyanın en güzel aşk kitabıymış. Pek katılmıyorum bu fikre hatta baş karakterin Cemile olduğunu bile düşünmüyorum.
Sadık’ın -Cemile’nin cepheye giden eşi- kardeşi (isim belirtilmiyor), olaylar onun ağzından bize aktarılıyor. Diğer incelemelere de baktım kimse ondan bahsetmemiş fakat çocuk o kadar güçlü tasvir etmiş ki diğer ikisi arasında ki bağı okuyucuda da bu denli vuku bulmuş bence. Yani gözlenen aşk, anlatıcının hayal dünyası ve kuvvetli yorumuyla hayranlığı ortaya çıkarmış.
Kitabın sonunda, şöyle bir ayrıntı var; çocuk büyüdüğünde yengesinin ilk aşkı olduğunu fark ediyor. Buradan da anlaşılıyor ki anlatıcı kendi gönül gözüyle gördüğünü yorumlamış. Aşık biri sevdiğini ne kadar kötü görebilir ki?
Fakat düşünüyorum da bizzat Cemile’den dinlesek ne kadar samimi gelirdi?
İskender Pala bu yüzden mi “Duyduğu ateşi tarif edebilen, yeterince yanmıyor demektir.” demiştir?
Böyle uzun uzun yazdığıma hiç bakmayın. Kitap, bir solukta bitecek kadar kısa ve akıcı. Naçizane tavsiyemdir.