Nihat Erim bütün kitaplarını Meclis kitaplığına bağışladı. 12 Mart dönemini yaşadıktan sonra, belki de "ne olur ne olmaz, günün birinde benim evimi de basıp, yasaklanmış sol yayın bulurlar" diye düşünerek evinde tek kitap bırakmadı. Şimdi kitapsızdır!
"İroni içerir mi" pek emin olamadım...
Bir mahkemenin ölüm cezasına çarptığı bir siyasal suç sanığını bir başka mahkeme beraat ettirirse ne olur? Ne olacak! Ölüm cezası veren yargıç yükselir, yükselir, Genelkurmay Mahkemesine yargıç olur.
Reklam
Küçüklüğümde aklım mahkeme kararlarına takılırdı. Savcı hukukçu, yargıç hukukçu, avukat hukukçu... Nasıl olur da aynı konuyu ayrı ayrı görürlerdi? Kendim hukukçu olunca bunun yanıtını aşağı yukarı saptayabildim. Fakat böylesine yine de aklım ermiyor. Savcının ölüm cezası istediği bir sanığı yargıç beraat ettiriyor. Suç siyasal nitelikte ise, nedir bunun kökeninde yatan hukuk mantığı? Bu soruyu sordunuz mu, hep yanlış yanıt alırsınız. Çünkü bu bir hukuk sorunu değildir. Soru yanlış sorulmuştur. Bu gibi sorunların temelinde siyasal gerçekler yatıyor. Bunun kökeninde de sınıfsal nedenler... Öyleyse olağanüstü dönemlerin yargısal kararlarını, salt hukukun biçimsel kurallarıyla ölçüp tartamazsınız. Çünkü terazinin bir kefesine siyasal nedenler yerleşmiştir. Ağırlıklar, ölçüler değişmiştir.
Askeri Savcı, bir yazımın, içinde "sol" sözcüğü geçen bir bölümünden dolayı kahredici(!) darbeyi vurmuştu. Suç da büyüktü. Yazıda bir halk türküsünü anarak komünistlik yapılmıştı. Kaçırır mıydı bunu, koskoca savcı? "Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne..." İşte dehşetengiz yazı bu... Savcı, uzun araştırmalardan sonra bu sözde komünizm propagandası olduğunu saptayıp imzayı basmıştı. Evet, yakalamıştı komünisti. Hem de kıskıvrak! "Komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üzerine sallanacağını belirtmektedir." Vay anasına! Demek böyle demiş... Demiş mi? Demiş! Öyleyse bas cezayı!
— Efendim, biz köylüyüz. Ne anlarız Anayasa'dan! İhlal edilmişse şehirliler etmiştir...
Halkımız öteden beri gülmeceyi, işine yarar bir aygıt olarak kullanmıştır. Nasıl açar denilen aygıtla kilit açılıyorsa, nasıl bıçak denilen aygıtla ekmek kesiliyorsa, gülmece denilen aygıtla da halkımız çıkmazlarına çıkar yol bulmakta, karmaşık sorunlarını çözümlemektedir.
Reklam
Faşizme geçit yok! Bu geçidi tıkayacak en iyi engel, faşizmin alay konusu hırtlıklarını ortaya koymaktır.
Bunca eziyet neden?
Ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasi iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem! (Yıl 1977)
Sayfa 102 - Um:agKitabı okudu
103 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Kahvaltı yaparken babamın televizyonu açmasıyla karşımıza çıkan haber kan donduran cinstendi.Uğur Mumcu arabasına yerleştirilen bomba ile kalleşce öldürülmüştü.Hâlâ o görüntüler o zamanlar çocuk olmama rağmen dün gibi gözümün önüne geliyor.Uğur Mumcu ismiyle tanışmam bu olayla oldu.Kendisini derin bir saygıyla anıyorum.Hatta bunları yazarken Selda Bağcan'ın "Uğurlar Olsun" türküsü kulaklarımda çınlıyor.Kitaba gelecek olursak aslında bu kitap babamın kitaplığında vardı ama o zaman ben çocuk yaşta olduğum için sadece kapağına bakar ve kitabın ismini okurdum.Yıllar içinde birkaç kez ev taşıma dolayısıyla başka kitaplarla birlikte bu kitap da kayboldu.Geçenlerde kitapçıda gezerken Uğur Mumcu kitaplarına denk geldim ve hemen bu eserini aldım. Uğur Mumcu bu kitabında 12 Mart muhtırasında hem kendi yaşadığı olayları hem de ülkenin sıkı yönetimle nasıl bir hal aldığını gözler önüne seriyor. Yön anlamına gelen sol kelimesinin bile suç sayılabileceği bir dönemi düşünün. Tutuklamalar, sorgulamalar, işkenceler, yargısız infazlar, keyfe göre kararlar ve daha nicesi... (Günümüzde de durumun pek değiştiğini söyleyemem). Yazar, okuyucuyu hem güldürüyor hem de derinden düşündürüyor. İyi okumalar.
Sakıncalı Piyade
Sakıncalı PiyadeUğur Mumcu · Umag Yayınları · 20142,007 okunma
112 syf.
·
Not rated
Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu! "Sakıncalı Piyade'yi yazdığın için ellerine sağlık, ağzına sağlık,canına sağlık... Kendi yazdıklarıma gülemem. Ama senin yazdıklarını gülerek okudum. "Acı acı gülmek deyimi vardır ya, işte öyle acı acı güldüm. Bir yazında anlattığın olayın sonunda tıpkı halkımızın ağzıyla "Güler misin, ağlar mısın "diyorsun. Yazılarını okurken, içimde, gülmekle ağlamak arası bir burukluk duydum... Bizi acılı acılı güldürdün, düşündürdün.Sağ ol! Azîz NESİN . . . Bakmayın 106 sayfa olduğuna çok ağır ilerliyor. Sayfa sayısına aldanıp çerez niyetine okumayın . Dönemin yargılama süreç ve nedenleri vs. İnsanın içini acıtıyor, ülkenin aydınlarının nasıl süreçlerden geçtiğini okuyor lâkin gülemiyorsunuz. Ruhun şad olsun Uğur Mumcu!
Sakıncalı Piyade
Sakıncalı PiyadeUğur Mumcu · Um:ag Yayınları · 20192,007 okunma
Reklam
10 Mart günü, Orgeneral ve Korgeneraller, Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç tarafından Askerî Şura salonunda toplantıya çağırıldılar. Toplantıyı Orgeneral Tağmaç şu sözlerle açtı: — Arkadaşlar, bugün, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu görüşeceğiz. Her komutan arkadaş dilediği gibi açık konuşsun. Komutanlarınız olarak biz konuşmayacağız. Hiçbir mütalâa ileri sürmeyeceğiz. Biz konuşmayacağız. Sizin konuşmalarınızdan sonra gerekli karara varacağız... Bu, gerçekten çok demokratik bir yoldu. Herkes dilediğini konuşacak, "ihtilâl yapalım", "hayır yapmayalım" diyerek, en demokratik yolla, sonuca gidilecekti.
Türkiye'de ihtilâller de son derece, demokratik yöntemlerle yapılmaktadır. Bu bakımdan dünyada eşine pek rastlanmayan ilginç ülkelerden biriyiz. İhtilâlleri bile, Mısır'daki Sağır Sultan'ın duyacağı biçimde, herkesin gözü önünde millî birlik ve beraberlik içinde plânlayıp, örgütleriz
YAŞAMIN GERÇEĞİ, UYDURMANIN SINIRLARINI AŞIYOR 《Aziz Nesin》
“Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle…”
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.