Böyle bir duyguyu içimde saklı tuttuğumu söylemekten çekinmeyeceğim. Ama söylemek neye yarar? Kimi zaman elimizde olmayan şeyler vardır... belki de çokça vardır. Kim bilir?
Persona: Karanlık
Bir sır perdesi.. Yavaş yavaş aralanmaya başlar.
Son sınıf psikoloji öğrencisi Feray telefonuna gelen mesajla çalıştığı sanat galerisinde patronu Cansel Hanım'ı ölü bulur. Cinayet şüphelisi ilan edilir.
Acaba maktulü kim öldürdü? Galerideki milyon dolarlık iki tabloyu kim çaldı?
Kendini aklamaktan ziyade Feray,
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde
der ki:
Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler,
isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları
80, Allah’ın kulları için delil ve
hüccet niteliği taşıyamaz.
Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
"... birbirinden çok farklı görünen hayatlar bile aslında bir yerde hep aynıdır. Başkalarınca tutulmuş günlükler, yazılmış mektuplar, okuyana hep bu hakikati anlatır; önündeki karanlığa cılız da olsa tanıdık bir ışık huzmesi bırakır."
Bitti. Sanırım ben de bittim. Bazı bitişlerin ardından başlamak zordur ama bir yerden başlamalıyım sanırım yazmaya. O bir yer neresi onu da bilmiyorum. Bir kitap okudum hayatım değişti, der
Orhan Pamuk, ekliyorum: "Bir kitap okudum, başıma gelmeyen kalmadı."
Yolculuktan yolculuğa sürüklenirken, zamandan zamana savrulurken buldum kendimi. Bir
Nermin Yıldırım'ın daha önce "Ev" ve "Unutma Beni Apartmanı"nı okumuştum. Şimdi de beni bunlar arasında en çok etkileyen kitabıyla geldim. Bol sürprizli, bol acılı ve bolca sevilesi bir kitap "Saklı Bahçeler Haritası". Unutma Beni Apartmanı'nın Rıdvan'ıyla açılıyor kitap. Hani 99 depreminde annesini kaybeden ve nerede bir deprem olsa oraya koşan Rıdvan..
Bir yayınevinde çalışan Rıdvan'a mektupların gelmesiyle başlıyor roman. Bunlar, 1960 ve 1961 yıllarında iki kız kardeşin -Behiye ile Suad'ın- birbirlerine yazdıkları mektuplar. Mektuplar yoluyla 1960'lara uzanan Türkiye ve dünya seriliyor gözlerimizin önüne, hem de her pisliğiyle.. 6-7 Eylül olaylarından Nazi faşizmine, İspanya İç Savaşı'ndan direniş örgütlerine her şeyi bir bir, içimiz acıyarak okuyoruz yine. Ve tabii ki birbirine kırgın hatta kızgın iki kardeşin öyküsünü de.. Ben okurken Behiye'ye mi üzüleyim, Suad'a mı hem üzülüp hem acıyayım bilemedim.. Kırık dökük, tamamlanmamış, bir daha toparlanamamış yaşamlar..
Rıdvan'la bugüne, Behiye ve Suad'la 1960'lar ve daha öncesine götürüyor bizi yazar ki benim en sevdiğim tarz bu ikili okumalar.. Ve kitabın sonunda büyük bir sürpriz karşılıyor sizi. O andan sonra bir kez daha düşünüyorsunuz okuduklarınızı ve bir yerden daha kanıyor yüreğiniz..
Velhasıl ben yine çok sevdim #nerminyildirim okumayı.. Siz de mutlaka tanışınız derim yazarla
Bak bence tutkular gemimizin yelkenleridir.
20 yaşında olan biri duygusuna büsbütün kaptırır kendini, yelkenlerini fazla şişirir, gemisi su alır ve batar ya da çıkar.
Oysa direğine ihtiras yelkenini serip de hayat denizinde kazasız belasız, batıp çıkmadan ilerleyen adam gider gider de bakar ki sonunda olmayacak durumla karşılaşır, o zaman da yelkenim bana yetmedi demek zorunda kalır, daha bir metre kare yelken edinmek için varımı yoğumu verirdim, der. Ama bulamaz aradığını ve umutsuzluk içindedir.
İşte o zaman başka bir güçten de faydalanabileceği aklına gelir; o güne dek hor gördüğü, sintinede saklı kalan başka bir yelkeni kullanmak aklına gelir. O yelken kurtarır onu. "Aşk" yelkeni onu kurtaracaktır ama onu açmazsa, varamayacaktır ereğe.
Bugünkü mektubun çok üzüntülü ve her şeyden önemlisi, acısı öylesine içinde saklı ki, kendimi tamamen dışlanmış hissediyorum. Odamdan çıkmam gerektiğinde merdiveni iniyor, sonra gerisingeri yukarı çıkıyorum; sırf tekrar orada olmak ve masamın üzerinde o telgrafı bulmak için: "Ben de cumartesi günü Gmünd'de olacağım."
Saklı Bahçeler Haritası kitabını okuduktan sonra bu kadar çok etkileneceğimi düşünmemiştim. Bundan önce
Nermin Yıldırım'ın beş roman ve tek öykü kitabını okumuş, her birinde mizah unsurlarına az veya çok rastlamıştım. Şunu söyleyebilirim ki Saklı Bahçeler Haritası okuduklarımın arasında hiçbir mizah unsuru
Konu ve tema güzel, fazla açıklama olmasaydı… bazı kitaplarda son bölüm fazladan yazılmıştır, burada da öyle. Mektuplar aracılığı ile anlatılan hikayelerin merak uyandırıcı bir cazibesi vardır. Farklı gizemlerle de desteklenmiş merak unsuru kitabın sürükleyici tarafı. Çok fazla melodram ve hoş da olsa çok sayıda benzetme yorucu özelliği, bireylerin ve toplulukların öykülerinin başarıyla detaylandırılması ve hepsinin bir arada yer aldığı kurgusu ise ustalık örneği olmuş.