Jennifer McMahon - Söylemeyeceğine Söz Ver adlı kitaba yorumum:
Öncelikle bu kitabın peşinden çok koştuğumu, delice merak ettiğimi söylemeyeliyim. Kavuştuğumda ise derhal okumaya başladım ve su gibi içtim sayfaları.
Kitabın kapak resmi harika olmakla birlikte iç kağıdının çok kaliteli olduğunu bildirmeden geçmek istemedim. İç kağıdı O kadar
Edebiyat mesleğinin en özemli özelliği belki de meslek sahipler için en büyük karşılığının, icrasının kendisinde saklı olmasıdır, öyle ki bu karşılık eserin sağlayacağı başarılardan çok, ama çok daha değerlidir.
DÜŞ-MÜŞ
"düşü gerçek yap!" sesine dokundum, gerçek düş-müş…
ne zaman tren sesi duysa,
"...gideceğim..." diyor,
masanın altında saklı bavulları tutuyor,
tarihi geçmiş biletini çıkarıyor cebinden...
“Sevgili Piraye;
Balık koskoca okyanusun derinliklerini avucunun içi gibi bilse de, bir lokma uğruna, atılan oltaya can feda. Bırak benim de avucumun içi gibi bildiğim o koca kalbin de bir hata yapma hakkım olsun.
Şimdi sen yoksun
ağlıyoruz arkadaşlarımla,
ağlıyoruz arkadaşlarım bulutlarla.
Yağmur yağıyor mu oraya bilemeyiz ama, biz ağlıyoruz Piraye.
Bu balık nefes alıp verdiği suyun altında boğuluyor, bu kelebek ölümü dört gözle bekliyor.
O balık nerede boğuluyor biliyor musun?
Önümde ki beyaz sayfalara haykıramayıp yutkunduğum, içime ağlayıp, içim de biriktirdiğim denizin için de boğuluyor. Bu kelebek intihara kalkışıyor.
Bırak bir hata yapma hakkım olsun. Yaşadığım deniz de can veriyorum. Kalemim kan kaybediyor, kalemim ağlıyor Piraye.”
Nâzım Hikmet (1944 Ekim - Saklı Mektuplar)
Eski olanı seçtim hep, ben eski olanı yakın buldum kendime, incinmiş olanda bir derinlik, kırılmışta bir incelik sezdim hep. Bu yüzden kırılmayı hoş saydım, hoş baktım kırılmaya hep. Garîp kalmayı insanlar arasında, garîpsenmeyi çokça, garîplerle anılmayı sevdim; sevdim ben aksayarak yürümeyi, belimi bükmeyi, boynumu eğmeyi, sesimi kesmeyi, bakışlarımı yerde gezdirmeyi, hiç görülmemeyi, bilinmemeyi, gülümsemekle yetinip, gözyaşımla yıkamayı gecelerimi ve dertlerimi sevebilmeyi sevdim.